rise

  1. zam
  2. Verb kalkmak, ayağa kalkmak.
    to rise from table: sofradan kalkmak.
  3. Verb (uyanıp) yataktan kalkmak.
  4. Verb (saç vb.) dikleşmek, dimdik olmak.
    my hair rose: saçlarım dimdik oldu.
  5. Verb ayaklanmak, isyan etmek, baş kaldırmak.
    People rose against the tyrant.
  6. Verb yükselmek.
    The castle rises in the distance. The barometer is rising.
  7. Verb (bitki) bitmek, büyümek, gelişmek.
  8. Verb (yukarı) çıkmak, baş göstermek.
  9. Verb gözükmek, meydana çıkmak/gelmek, hasıl olmak.
  10. Verb (fırtına vb.) çıkmak, başlamak.
  11. Verb (olay vb.) çıkmak, zuhur etmek, vukubulmak, vukua gelmek.
    A quarrel rose between them.
  12. Verb doğmak, neşet etmek, kaynaklanmak, çıkmak.
    The river Rhine rises in Switzerland.
  13. Verb yükselmek, yukarı çıkmak, terfi etmek.
    The cliff rises to 200 feet. He rose to the rank of general.
  14. Verb (güneş/ay) doğmak.
    The sun rises in the east.
  15. Verb dikilmek, (yukarı doğru) uzamak, çıkıntı yapmak.
  16. Verb bayır/yokuş yukarı çıkmak, (meyil) dikleşmek.
    The ground rises here.
  17. Verb (ekonomi vb.) gelişmek, ilerlemek, artmak, çoğalmak, zenginleşmek.
  18. Verb (balık) yem için su yüzüne çıkmak.
  19. Verb
    rise to: erişmek, ulaşmak, seviyesine çıkmak, becermek, başarmak.
    to rise to the occasion:
    fırsattan yararlanmak, fırsatı kaçırmamak.
    He didn't rise to it: Fırsatı kaçırdı, beceremedi.
  20. Verb şenlenmek, neşelenmek, içi açılmak, ferahlamak.
    Her spirit rose: Maneviyatı kuvvetlendi, gönlü ferahladı.
  21. Verb (öfkesi) kabarmak, kanı beynine çıkmak.
    to feel one's temper rising.
  22. Verb (su seviyesi) yükselmek, (nehir) kabarmak/şişmek.
    The river rose after the rain.
  23. Verb (hamur) kabarmak, mayalanmak.
    Dough rises.
  24. Verb (fiyat) yükselmek, (paha/rağbet) artmak, revaç bulmak.
    prices are rising. Everything has risen in price.
  25. Verb değerlenmek, kıymetlenmek, değeri/kıymeti artmak/yükselmek.
  26. Verb (humma vb.) şiddetlenmek, (renk) koyulaşmak.
  27. Verb (ses) tizleşmek, şiddetlenmek, yükselmek.
    Her voice rose to a shriek. The tone rose higher and higher.
  28. Verb (toplantı/gündem) kapatmak, ertelemek, son vermek, tatile girmek.
    The House passed the bill before
    rising: Meclis yasayı kabul ederek toplantıya son verdi.
    Parliament will rise next week: Meclis gelecek hafta tatile giriyor.
  29. Verb dirilmek, ölümden kurtulmak, ölüm yatağından kalkmak.
    Did Christ really rise from the dead? Hz.
    İsa gerçekten dirildi mi?
    mec. postu yırtmak.
  30. Verb yükseltmek, dikmek.
  31. Verb ufukta gözükmek.
  32. Noun kalkma, kalkış.
  33. Noun (güneş vb.) doğma, doğuş, yükseliş.
  34. Noun (rütbe, servet, nüfuz, itibar vb.) yükselme, yükseliş terfi, artış.
    The rise and fall of the Roman
    Empire: Roma İmparatorluğunun yükselişi ve düşüşü.
  35. Noun (su seviyesi vb.) yükselme, yükseliş (miktarı).
  36. Noun (fiyat/değer) artış, yükselme, pahalılaşma.
    another rise in food cost: gıda fiyatlarında yeni
    bir artış.
    a rise in the cost of living: hayat pahalılığı.
  37. Noun
    raise2.
  38. Noun şiddetlenme, (sıcaklık derecesi vb.) yükseliş, yükselme.
    rise and fall: yükseliş ve alçalış/düşüş.

    The rise and fall of the temperature is caused by the wind.
  39. Noun (ses) tizleşme, kuvvetlenme.
  40. Noun tavan yüksekliği, merdiven basamağı yüksekliği.
  41. Noun çıkış, başlangıç, memba, kaynak.
  42. Noun zuhur, meydana çıkma.
    The rise of a new talent.
  43. Noun (yukarı) uzantı (miktarı).
  44. Noun bayır, yokuş, tümsek.
    a rise in the road. Sit at the top of a small rise.
  45. Noun (balık) su yüzüne çıkış.
(US) işvereninden maaşına zam istemek Verb
(Br) işvereninden zam istemek Verb
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on
end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
kalkmak Verb
işveren maaşına zam istemek Verb
bayırlaşmak Verb
doğmak Verb
borsada fiyatların yükselmesini beklemek Verb
(kişi) yükselmekte olmak Verb
(fiyat) yükselmekte olmak Verb
(hisseler) yükselmekte olmak Verb
borsada spekülasyon amacıyla hisse fiyatlarını yükseltmek Verb
hisse fiyatlarının yükselmesini bekleyerek hisse satın almak Verb
hayatın pahalılaşması
iskonto haddi yükselmesi
gelir artışı
kazanç artışı
borsada fiyatların yükseleceği beklentisiyle oynamak Verb
(Br) zam almak Verb
(US) fiyatları yükselecek diye elinde hisse senedi tutmak Verb
birkaç katlı (bina
ayın doğuşu
verime bağlı olmayan gelir artışı
verime bağlı olmayan gelir artışı
yükselmekte
fiyatların yükseleceğini bekleyerek hisse satın almak Verb
(Br) maaş zammı
maaş zammı
fiyat yükselmesi
kâr artışı
kâr artışı
(Br) maaş zammı
yükseklik göstermek Verb
fiyatların yükseleceğini bekleyerek hisse satın almak Verb
hisse senedi fiyatlarının yükselmesine dayanan spekülasyon
hisse senedi fiyatlarının artışı
verginin artırılması
yükselmeye yüz tutmak Verb
yükseliş kaydetmek Verb
buharlaşmak Verb
(Br) ücret artışı
(borsa) bir puan çıkmak Verb
(a) umursamamak, ka'le almamak, önem vermemek, tenezzül etmemek, seviyesine inmemek, hiçe saymak, aldırış
etmemek.
to rise above an insult. (b) (kusur vb.) yenmek, galebe çalmak.
to rise above one's misfortune: talihsizliği yenmek.
ortanın üstüne çıkmak Verb
birşeyden etkilenmemek Verb
birşeyin üstesinden gelmek Verb
birşeyi aşmak Verb
birine başkaldırmak Verb
birine karşı ayaklanmak Verb
yükseliş ve çöküş
temevvüç etmek Verb
kıdemle yükselmek Verb
erken kalkmak Verb
(parlamento) tatil başlamak Verb
hasta yatağından kalkmak Verb
sıfırdan yükselmek Verb
dirilmek Verb
canlanmak Verb
mezardan çıkmak Verb
hortlamak Verb
hortlamak Verb
mezardan çıkmak Verb
canlanmak Verb
dirilmek Verb
çekirdekten yetişmek Verb
masadan kalkmak Verb
sandalyesinden kalkmak Verb
maliyetlerde yükselme
ihracatta artış
yiyecek fiyatlarında artış
gelirde artış
ayaklanmak Verb
faiz oranlarında artış
hayatta yükseliş
nüfusta artış
üretimde artış
kârda artış
ayaklanmak Verb
isyan etmek Verb
başkaldırmak Verb
isyan çıkarmak Verb
ayaklanmak Verb
isyan etmek Verb
isyan çıkarmak Verb
başkaldırmak Verb
satışlarda artış
sosyal mevkide yükseliş
harcamada artış
ısı derecesinde artış
dünyada yükselmek Verb
işsizlikte artış
değerde artış
değer artışı
posta ücretlerinin artması
hisselerin yükselmesi
(US) hisselerin yükselmesi
ücret artışı
(hisse fiyatları) aniden yükselmek Verb
dolduruşa gelmek Verb
oyuna gelmek Verb
oltaya gelmek Verb
zokayı yutmak Verb
zenginlemek Verb
zenginleşmek Verb
iktidara gelmek Verb
iktidara gelmek Verb
birşey yapma mertebesine erişmek Verb
birşey yapmak için yükselmek Verb
birşey yapma seviyesine yükselmek Verb
yüksek mevkie çıkmak Verb
ün kazanmak Verb
dikkat çekmek Verb
iktidara gelmek Verb
şöhret kazanmak Verb
şöhret edinmek Verb
önemli bir yere gelmek Verb
itibar kazanmak Verb
ünlü olmak Verb
birşeye cevap vermek Verb
birşeye sinirlenip yanıt vermek Verb
zokayı yutmak Verb
zorluğun üstesinden gelmek Verb
zorlukla başa çıkmak Verb
(a) (balık) sun'î sineğe doğru sıçramak, (b) (insan) kendisini tahrik etmek için söylenen söze kanarak kızmak/öfkelenmek.
fırsatı kaçırmamak, fırsattan yararlanmak.
yüzeye çıkmak Verb
zengin olmak Verb
ayağa kalkmak Verb
silahlı ayaklanmak Verb
kabarmak Verb
çok erken kalkmak, gün doğmadan/şafakla beraber uyanmak/kalkmak.
iniş çıkış
konjonktürel fiyat artışı Noun
konjonktürel fiyat yükselmesi
(fiyat) yükselmek Verb
fiyatlarda bir artış olması
rise2 (16).
doğurmak, üretmek, meydana getirmek, hasıl etmek, sebep olmak.
endişeye sebep olmak Verb
yoruma yol açmak Verb
iltibasa yol açmak Verb
güçlükler çıkarmak Verb
anlaşmazlığa yol açmak Verb
yanlış anlaşmaya neden olmak Verb
protestolara neden olmak Verb
gökdelen otel
high-rise ile ayni anlama gelir. gökdelen, yüksek bina.
(borsa) fiyatların anormal yükselmesi
US verimlilik artışı
(Br) US terfi zammı
(Br) US maaş artışı
fiyat fırlaması