run on

  1. (a) aralıksız sür(dür)mek/devam et(tir)mek, ilerle(t)mek, devamlı konuşmak, (b)
    basım metnin sonuna
    eklemek, ara/boşluk bırakmadan basmak, (c)
    run on the rocks: (gemi) kayalara oturmak, iflâs etmek, batmak.
birikmiş şeylerin birikmesine seyirci kalmak Verb
banka gişelerine koşuşmak Verb
banka gişelerine hücum etmek Verb
mevduatın bankalardan hızla çekilmesi
elektrikle çalışmak
(otomobil) masraf çıkarmak Verb
(US) (araba) benzin yakmak Verb
(konuşma) politika üzerinde dönüp durmak Verb
tarifeye uygun olarak çalışmak Verb
karaya oturmak Verb
(gemi) kayalara oturmak Verb
zamanında işlemek Verb
masraf çıkarmak Verb
benzin yakmak (otomobil)
istasyona birkaç saniye mesafede oturmak Verb
kaçak olmak Verb
(a) acele kaçmakta, firar halinde, (b) kaçarken, firar esnasında, koşarken, (c) polisten kaçan/gizlenen.
firar etmiş
mektup bu bu daktiloya çekmek Verb
daktiloda bir mektup yazmak Verb
mektubu daktiloya çekmek Verb
terketmek, yüzüstü bırakmak, desteklememek.
tarifeye bütünüyle uymak Verb
ek(leme), ilâve, sonradan eklenen.
a run-on entry in a dictionary.
mısra sonunda bitmeyen (tümce, düşünce).
kaza yapıp kaçan kişiye karşı savcılık tarafından dava açılması