simmer

  1. Verb hafif ateşte piş(ir)mek/kayna(t)mak, kaynama derecesinin biraz altında pişirmek.
    The soup was left to simmer.
  2. Verb sabırsızlanmak, öfke veya heyecandan yerinde duramamak/patlar hale gelmek, kabına sığamamak, köpürmek.

    He was simmering with anger and could hardly speak politely.
  3. Noun hafif ateşte/ kaynama derecesinin biraz altında piş(ir)me.
    bring the vegetable to simmer.
  4. Noun sabırsızlanma, öfke veya coşkunluktan yerinde duramama/patlar hale gelme, kabına sığamama, köpürme.
altını kısın ve ağır ateşte ağır ağır kaynamaya bırakın
(a) ağır ağır kaynayarak azalmak, (b)
argo yatışmak, sükûnet bulmak, sakin olmak, heyecanına/öfkesine
hâkim olmak.
simmer down, Jo. it won't help to lose your temper: Sakin ol, Jo, öfkelenmenin bir yararı yok.