slap

  1. Noun sille, tokat, şamar. Her slap left red marks on his cheek.
    to receive a slap in the face:
    suratına tokatı yemek.
    to have a slap at someone: birisini tokatlamak.
  2. Noun tokat/şamar sesi.
  3. Noun azarlama, hakaret, küfür.
    slap in the face: şamar, şamar gibi ters cevap, ağır darbe/hakaret, beklenmedik başarısızlık.
  4. Verb sille/tokat vurmak, şamarlamak.
    slap someone on the back: şaka için birinin sırtına vurmak.
  5. Verb azarlamak, hakaret etmek, küfretmek.
  6. Verb rastgele atmak/bırakmak, fırlatmak.
    He slapped the book down on the table.
  7. Verb çarpmak, şiddetle vurmak.
    The waves slapped against the dock.
  8. Verb
    slap on: gelişigüzel koymak.
  9. Adverb ansızın, birdenbire, şıp diye, pattadak.
    run slap into someone.: birisiyle ansızın karşılaşmak.

    slap on the spot: şıp diye yapıştırma.
  10. Adverb dosdoğru, doğrudan doğruya, açıkça.
    slap into his face: dosdoğru suratına.
    We told them slap
    out that … : Onlara açıkça söyledik ki …
şaplak
ambargo koymak Verb
iyice azarlamak, haşlamak, zılgıtı vermek.
bir şehri zorbalıkla yönetmek Verb
şamar yemek Verb