smooth

  1. Adjective düz, düzgün, muntazam, pürüzsüz, pürtüksüz.
    a smooth piece of wood. a smooth road. a smooth mayonnaise.
  2. Adjective dümdüz, buruşuksuz, kırışıksız.
    smooth sea/water/forehead.
  3. Adjective perdahlı, cilâlı.
  4. Adjective engelsiz, engebesiz.
    We are now in smooth waters
    mec. engelleri/güçlükleri atlattık.
  5. Adjective sarsıntısız.
    smooth driving. bring a car to a smooth stop.
  6. Adjective kolay, akıcı.
    smooth breathing. a smooth style.
  7. Adjective sakin, rahat, telâşsız.
    a smooth day in the office.
  8. Adjective zarif, kibar, nazik, hoş, yumuşak, mülâyim, halim selim (şahıs, söz, tavır vb.).
  9. Adjective akıcı, kaygan.
  10. Adjective düzleşmiş, aşınmış.
    a smooth tire casing.
  11. Adjective aşırı nazik, yağcılık eden.
  12. Adjective tüysüz, kılsız
    . a smooth cheek.
  13. Adjective tatlı, sert olmayan (içki).
  14. Adjective sürtünmeyen.
  15. Adverb (bkz: smoothly )
  16. Transitive Verb düzeltmek, düzleştirmek.
  17. Transitive Verb kolaylaştırmak.
  18. Transitive Verb engelleri ortadan kaldırmak.
  19. Transitive Verb (ses, söz vb.) tatlılaştırmak.
  20. Transitive Verb yatıştırmak, teskin etmek, rahatlaştırmak, sükûnete kavuşturmak.
    smooth away: üzüntüden kurtarmak/kurtulmak.

    smooth away difficulty/obstacle: güçlükleri/engelleri ortadan kaldırmak.
    smooth down: yatıştırmak.
    smooth one's ruffled feathers: sinirini yatıştırmak.
  21. Transitive Verb
    smooth over/out/away: yumuşatmak, olduğundan daha iyi göstermek, yaldızlamak, fena/noksan taraflarını
    örtbas etmek/gizlemek.
    smooth over a matter = smooth things out: meseleyi tatlıya bağlamak.
  22. Transitive Verb okşamak.
  23. Transitive Verb kırışıklıkları/buruşuklukları gidermek.
    a face cream that claims to smooth away wrinkles.
  24. Noun düzleştirme, düzeltme, düzgün yapma, pürüzlerini giderme, perdahlama, cilâlama.
  25. Noun düzgün/muntazam/pürüzsüz şey.
soğukkanlılığını yeniden elde etmek Verb
birinin öfkesini yatıştırmak Verb
birini sakinleştirmek Verb
zorluğa/meşakkate seve seve katlanmak.
One must take the rough with the smooth: Nimete erişmek
için meşakkate katlanmalıdır.
kaymak gibi
sistirelemek Verb
iyi işleyen şirket
birşeyi halletmek Verb
birşeyin üstesinden gelmek Verb
birşeyi çözmek Verb
birşeyin sorunlarını gidermek Verb
tıraşlamak Verb
eski Yunancada sesli harfle başlayan kelimenin önüne h sesi getirilmeyeceğini gösteren işaret: [ ' ].
rahat otomobil yolculuğu
rahat uçuş
arızasız çalışma
düz kas, damarların iç yüzeyinde bulunan iğ şeklinde ipliklerden yapılmış kaslar. Noun
kaypak semender
(Lissotriton punctatus).
birşeyi düzgün hale getirmek Verb
birşeyi düzgünleştirmek Verb
birşeyin sorunlarını çözmek Verb
birşeyle ilgili sorunları çözmek Verb
birşeyi pürüzsüz hale getirmek Verb
birşeyi düzenlemek Verb
birşeydeki zorlukların üstesinden gelmek Verb
birşeyin kırışıklıklarını gidermek Verb
birşeyi düzenli hale getirmek Verb
birşeyi düzeltmek Verb
birşeydeki sorunları çözmek Verb
birşeyi eşit hale getirmek Verb
birşeyle ilgili zorlukların üstesinden gelmek Verb
birşeyin zorluklarının üstesinden gelmek Verb
kusuru örtbas etmek Verb
birşeyi azaltmak Verb
birşeyi yumuşatmak Verb
birşeyi hafifletmek Verb
birşeyin etkisini azaltmak Verb
perdahlı kâğıt
cilalı kâğıt
rahat deniz yolculuğu
fırtınasız yolculuk
birşeyi birşeyin üzerine sürmek Verb
birşeyi birşeye yaymak Verb
birşeyi birşeye sürmek Verb
rahat yolculuk
akıcı üslup
birşeyin önünü açmak Verb
birşeyin yolunu açmak Verb
birşey için gerekli hazırlıkları yapmak Verb
birşeyi kolaylaştırmak Verb
birşeyin yolunu açmak Verb
birşeyin önünü açmak Verb
birşey için gerekli hazırlıkları yapmak Verb
birşeyi kolaylaştırmak Verb
(Manş Denizi) fırtınasız deniz yolculuğu yapmak Verb
rahat uçmak Verb
birine işleri kolaylaştırmak Verb
çok kolay iş.
It's all plain/smoot sail: (Bundan ötesi) kolaydır.