the man

  1. beyaz insan, özellikle polis, patron, idareci gibi yetki sahibi kimse (zenciler arasında bu anlamda kullanılır).
erkekçe davranmak Verb
halktan biri, (kamu oyunu temsil eden) herhangi bir kimse, sokaktaki adam.
günün adamı
bu işin adamı
bir görev için tam adamı olmak Verb
bir teşkilatta önemli adam olmak Verb
herkes kendi başının çare sine baksın
(jüri) sanığı suçsuz ilan etmek Verb
boğazına bakmak, karnını doyurmak.
papaz, rahip. Noun
maçın yıldızı Noun, Sports
maçın adamı Noun, Sports
yerel temsilci
dünya adamı, ehlidil, dünya halini bilir/halden anlar adam. Noun
gemiyi adamla donatmak Verb
birini başkanlığa aday göstermek Verb
Deniz Kurdu: Binbir Gece Masallarında Sinbad'ın peşinden ayrılmayan korkunç ihtiyar. Noun
sırnaşık/yapışkan adam, püsküllü bela. Noun
Karayip Korsanları: Ölü Adamın Sandığı Noun, Cinema
birine eziyet etmek Verb
bu yörelerin en zengin kişisi sayılmak Verb
boğulan bir adamın cesedini çıkarmak Verb
nefsi körletmek Verb
yemek yemeye gitmek Verb
midesini doyurmak Verb
dünya kurulduğundan beri Adverb
şeytan
ölü
Hz Adem ile Havva'nın günah işleyip cennetten kovulmaları.
patron
kişinin üstü
tam istenilen kişi
...'in sağ kolu Noun
Avrupa'nın hasta adamı Noun, Politics-Intl. Relations
son ferdine kadar.
They were killed to the last man.
! İnsanoğlunun aya gideceği kimin aklına gelirdi?
To think that he was once rich! Onun vaktiyle
zengin olduğuna bin şahit gerek.