upset

  1. Verb devirmek, altüst etmek.
    to upset a pitcher of milk.
  2. Verb üz(ül)mek, canını sıkmak, sinirlen(dir)mek, kız(dır)mak.
    The incident upset her.
    He is easily
    upset: Hemen sinirleniverir; en küçük şeye üzülür.
    Don't upset yourself! Üzülme! Sinirlenme!
  3. Verb (düzen vb.) boz(ul)mak, altüst etmek/olmak.
    to upset a system.
  4. Verb (mide vb.) boz(ul)mak, dokunmak.
    This food upset my stomach.
    Beer upsets me: Bira bana dokunur.
  5. Verb (kuvvetli bir rakibi) yenmek, hezimete /bozguna uğratmak.
  6. Verb kızgın madeni çekiçle döverek ucunu kalınlaştırmak.
  7. Noun devir(il)me, altüst etme/olma.
  8. Noun üz(ül)me, can sıkıntısı, sinirlen(dir)me, kız(dır)ma.
  9. Noun (düzen vb.) boz(ul)ma, altüst etme/olma.
  10. Noun (mide vb.) boz(ul)ma.
  11. Noun yenilgi, hezimet, bozgun.
  12. Noun dövülerek ucu kalınlaştırılmış maden, bu işte kullanılan alet.
  13. Adjective devrilmiş.
    an upset milk pail.
  14. Adjective düzensiz, intizamsız, altüst (olmuş), karmakarışık, nizamı bozulmuş.
    the house is upset.
  15. Adjective üzgün, sinirli, canı sıkılmış.
    He is emotionally upset.
  16. Adjective (mide vb.) bozuk, bozulmuş.
    I had an upset stomach.
  17. Adjective dikine çevrilmiş.
bir çuval inciri berbat etmek, işi altüst etmek, bir kimsenin plânlarını bozmak.
midesini bozmak Verb
sarsmak Verb
bozmak Verb
bulanmak Verb
bozmak Verb
bozulmak Verb
daralmak Verb
fena olmak Verb
neşesi kaçmak Verb
heyecanlanmak Verb
burukluk
bunalım
mide bozukluğu
otomobili devirmek Verb
hile ve dolapları bozmak Verb
açık artırmada satıcının koyduğu en düşük fiyat.
huylandırmak Verb
birinin planlarını akamete uğratmak Verb
mide bozukluğu
düşmanın planlarını altüst etmek Verb
hükümeti devirmek Verb
beyin inden vurulmuşa dönmek Verb
birşeye canı sıkılmak Verb
bir planı engellemek Verb