ust

Turkish-English Phrases

(gazete) üst sol
top left-hand corner
(otobüs) üst kat
upper deck
(otomobil) katlanır üst
folding roof
(yataklı vagon) üst yatak
upper
alt alta , üst üste
rough-and-tumble
alt üst etmek
to turn upside down Verb
alt üst olmak
to be overwhelmed Verb
araba üst gövdesi
coach body Noun
araba üst gövdesi
car body Noun
araba üst gövdesi
carriage body Noun
askeri üniformanın üst kısmı
blouse
ayağın üst kısmı
instep
bir üst lige çıkmak
to promote Verb, Sports
bir üst lige geçmek
to promote Verb, Sports
bulut üst sınırı
cloud top
demiryolu üst düzey yöneticisi
railroad executive
dışarıya fırlak üst diş
buck tooth
en üst
uppermost
en üst basamakta
at the top of the ladder (tree)
en üst düzeyde
at the highest level Adverb
en üst kat
top floor
en üst noktasına varmak
to come to a climax Verb
en üst sırada olmak
to head Verb
en üst yer
top place
fiyat artışlarında üst sınır
cap
harfin üst çıkıntısı
ascender Information Technology
harfin üst çıkıntısı
ascent Information Technology
herkes üst
all chiefs and no indians
iki nokta üst üste
colon
kapı üst girişi
head piece
ön üst güverte
forecastle
randa yelkenin üst sereni
gaff
sağ üst köşe
upper right-hand corner
sahnenin üst bölümü
flies
sigortaların üst üste binişmesi
overlap of insurances
şirketin üst düzey yöneticileri
corporate elite Noun
şirketin üst yöneticileri
corporate elite Noun
toplumun üst sınıfı
top drawer
toplumun üst tabakası
(Fr.) gratin Noun
toplumun üst tabakası
cream a society Noun
toprağın üst tabakası
topsoil Noun
üst
exponent Information Technology
üst
upper Information Technology
üst
face
üst
superordinate
üst
top Information Technology
üst
immediate superior
üst
parent Information Technology
üst
immediate manager
üst
powers (re: math function) Information Technology
üst
over-
üst
superior Noun
üst abdomen
upper abdomen Noun, Anatomy
üst abdomen ultrasonografisi
upper abdominal ultrasound Noun, Medicine
üst abdomen ultrasonografisi
upper abdominal ultrasonography Noun, Medicine
üst abdomen ultrasonu
upper abdominal ultrasound Noun, Medicine
üst abdomen ultrasonu
upper abdominal ultrasonography Noun, Medicine
üst akıl
mastermind Noun, Politics-Intl. Relations
üst arama
patdown Noun
üst arama
pat down Noun
üst arama
frisking Noun
üst arama
body search Noun
üst araması
body search Noun
üst baş
garb
üst baş
raiment
üst baş araması
personal search
üst batın
upper abdomen Noun, Anatomy
üst batın ultrasonografisi
upper abdominal ultrasound Noun, Medicine
üst batın ultrasonografisi
upper abdominal ultrasonography Noun, Medicine
üst batın ultrasonu
upper abdominal ultrasound Noun, Medicine
üst batın ultrasonu
upper abdominal ultrasonography Noun, Medicine
üst benlik
superego Noun, Psychology
üst çekmece
top drawer
üst çene
upper jaw Noun, Biology
üst derece mahkemesi
superior court Noun, Law
üst dereceli atama
senior appointment
üst dereceli atama
senior term
üst deri
cuticle
üst dilim indirimi
top-slice rebate Noun, Competition Law
üst direk
crossbar Noun, Football
üst dizin
Parent directory Information Technology
üst düzey
high-end Adjective
üst düzey
high-profile Adjective
üst düzey
top level
üst düzey
senior Adjective
üst düzey dil
high-level language Information Technology
üst düzey finans uzmanı
top financial expert
üst düzey görevli
top- ranking official
üst düzey idare memuru
company secretary
Üst Düzey İşbirliği Konseyi
High-Level Cooperation Council Proper Name, Politics-Intl. Relations
üst düzey işletme personeli
staff member
üst düzey konferans
top- level conference
üst düzey memur
top- level official
üst düzey memur
senior executive officer
üst düzey mevki
top position
üst düzey mevki
senior position
üst düzey mevki
senior executive position
üst düzey mevkii
top appointment
üst düzey mevkii
top executive job (position)
üst düzey müzakereci
top negotiator
üst düzey müzakereler
top- level negotiations Noun
üst düzey sanayici
top industrialist
üst düzey satış yetkilisi
sales executive
üst düzey şirket yöneticileri
top business executives Noun
üst düzey teşkilat
top organization
üst düzey yönetici
top management official
üst düzey yönetici
top- level executive
üst düzey yönetici
senior executive Noun, Management
üst düzey yönetici
top-ranking officer
üst düzey yönetici
top manager
üst düzey yönetici
top executive
üst düzey yönetici işi
executive work
üst düzey yönetici mevkii
top management post
üst düzey yöneticiler
managerial staff
üst düzey yöneticiler
top management Noun, Management
üst düzey yöneticiler toplantısı
top-level meeting
üst düzey yöneticisi
senior staff
üst düzey yöneticisi
top- level manager
üst düzey yöneticisi
top executive
üst düzey yöneticisi sekreteri
(US) executive secretary
üst düzey yöneticisi sekreteri
executive secretary
üst düzey yönetim
top management Noun, Management
üst düzey yönetim
senior management Noun, Management
üst ekstremite kırığı
upper-extremity fracture Noun, Medicine
üst eşik
lintel
üst geçit
crosspoint
üst geçit
overpass
üst geçit
overhead s way
üst gezegen
superior planet Noun, Astronomy
üst güverte
promenade deck
üst güverte
upper deck
üst hakkı
(Lat.) superficies
üst hakkı
surface rights Noun, Law
üst hakkı
surface right Noun, Law
üst ikincil öğretim
upper secondary education (Kaynak: CEDEFOP) Noun, Education-Training
üst ısıl değer
gross calorific value Noun, Energy-Resources
üst kademe
superstructure
üst kademe
senior Adjective
üst kademe memur
high- grade official
üst kademe mevki ii
senior position
üst kademe mevkii
senior position
üst kademe yöneticiler
leaders of society Noun
üst kademeler
top echelons Noun
üst kale direği
crossbar Noun, Football
üst kalorifik değer
gross calorific value Noun, Energy-Resources
üst karakter tuşu
Shift key Information Technology
üst kat
upper storey
üst kat
upper story
üst kat
upper floor
üst kat kiracısı
tenant of the flat above
üst kat koridoru
upstairs corridor
üst kenar
top edge
üst kenar boşluğu
top margin Information Technology
üst kenarı
brim
üst kimlik
primary identity Noun, Sociology
üst kurul
higher council Noun
üst kuruluş
grouping Noun
üst limit
cap Noun, Advertising
üst limit belirleme
capping Noun, Advertising
üst mahkeme
court above
üst mahkeme
superior court Noun, Law
üst mahkeme
higher court Noun, Law
üst marj
top margin
üst marj
head margin
üst olma
superiority Noun
üst orta sınıf
upper middle classes
üst ortasınıf
upper middle class
üst pazar
upstream market Noun, Competition Law
üst perdeden atıp tutmak
to talk tall Verb
üst raf
top shelf
üst rütbeli
paramount
üst rütbeli
high-ranking Adjective, Military
üst rütbeli subay
superior officer
üst rütbeli subay
elder officer
üst rütbeli subaylar
top brass Noun
üst ş
on end
üst seviye mevki ii
top position
üst seviye mevkii
top position
üst seviye yönetici
senior officer
üst seviye yönetici kadro
executive top team
üst sınıf
upper class
üst sınır
ceiling
üst sınır
superior limit
üst sınır
upper limit Noun
üst tabaka
fashion
üst tabaka
upper crust
üst taraf
upside
üst uç
high end Information Technology
üst üste
consecutively Adverb
üst üste
successively Adverb
üst üste gelme
overlapping
üst üste oturuyoruz
we live one above the other
üst üste yerleştirmek
to stow Verb
üst yapı
superstructure Noun, Sociology
üst yapı
bodywork Noun, Automotive
üst yargı organları
higher judicial bodies Noun, Law
üst yönetici
top executive
üst yönetim
senior management Noun, Management
üst yönetim
top management
Turkish-English phrases from Zargan's own database

üst
Bir şeyin ... yüzü, yüzeyi