verse

  1. Noun, Language-Literature dize
  2. Noun, Religion-Faith ayet
  3. mısra.
  4. beyit, kıta, bent.
  5. manzum, şiir, koşuk.
    blank verse : kafiyesiz şiir.
    in verse: manzum
  6. âyet.
  7. Music (a) solo şarkı, (b) korodan önce çalınan parça.
  8. şiir yazmak, şiirle/mısralarla ifade etmek.
  9. nazma çevirmek, manzum hale sokmak.
  10. bilgi/tecrübe edinmek/ kazanmak.
kafiyesiz şiir. Noun
bölüm ve sayfasiyle, en ince ayrıntılarıyla, tam ve kesin olarak.
give chapter and verse: belge/kaynak
göstermek, belgelemek, tevsik etmek.
He told me chapter and verse where I could find information about Mevlâna.
serbest nazım. Noun
özgür koşuk Noun, Language-Literature
klâsik çağda altı- şar mısralı destanî şiir. Noun
(özellikle 17-18'inci yy. İngiliz destan edebiyatında) 5 er mısralı destan şiiri. Noun
taşlama, hicviye, hafif mizahî manzume. Noun
bağlı şiir: 3 mısralık ilk kıtası bir şair, bunu izleyen 2 mısralık kıtaları başka şairler tarafından yazılmış Japon şiiri.
hiciv, Paroslu şair Archilochos tarzında hiciv.
sure Noun, Religion-Faith
ayet-i kerime Noun, Religion-Faith
nazım ve nesir
söylenen/yazılan şeyi kanıtlayıcı kaynak göstermek.
  1. ver