bu, şu.
this is my book. this problem, this house, this person. Who is this? I'd take that instead of this.
Hear this.: Beni dinle.
Watch this: Buraya/bana bak.
this day last year: geçen sene bu gün.
this day fortnight: iki hafta sonra bugün.
bazen “herhangi bir” anlamında belirsiz tanımlık (
a, an) yerine kullanılır:
I was walking down the street when I heard this explosion: Caddede yürürken bir patlama işittim.
bu/şu kadar, böyle(sine).
this softly: bu kadar yumuşak.
It was this big: Nah şukadardı/şu kadar büyüktü.
bu durumda, bu şartlar altında, durum böyle devam ederse.
At this rate we won't be able to buy a house.
bu sabah kendini iyi hissetmemek
Fiil
tam bu amaç için gelmek
Fiil
belli bir duruma ulaşmak
Fiil
ölmek, bu dünyadan göçmek.
işbu tüzüğü kabul etmiştir
işbu ilke kararını kabul etmiştir
(a) böyle idi, buna benzerdi, (b) şöyle oldu.
bu hizmetin karşılığı olarak
öyle ise, ohalde, bu/o takdirde.
In that case come a little earlier.
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Zarf
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Zarf
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Zarf
bu durumda/hususta, bu koşullar altında, bu münasebetle, bu durum karşısında.
in another connection:
başka bir düşünce/münasebet/vesile ile.
in what connection: ne münasebetle, hangi vesile ile, ne sebepten.
In what connection did he mention my name?
şöyle, şu türlü, şu şekilde.
It happened like this: (Olay) şu şekilde oldu.
I'm sorry I didn't come, but it was like this: Özür dilerim, gelemedim, fakat şöyle oldu.
like that: öyle, o türlü.
People like that can't be trusted: Öyle kimselere itimat edilmez.
bu yönde önlemler almak
Fiil
bir bu, bir o; bazen biri bazen öteki.
bütün bunlara ek olarak
Zarf
tüm bunlara ek olarak
Zarf
bütün bunlara ilaveten
Zarf
tüm bunlara ilaveten
Zarf
fevkalâde, eşsiz, harikulâde, şahane.
She bakes an apple pie that is out of this world.
bu ülkede hüküm süren önyargılar
İsim
şundan bundan konuşmak
Fiil
Sen bu işe karışma!
Ünlem, Deyim
Sen burnunu sokma!
Ünlem, Deyim
bu bana büyük zevk veriyor
bu araba çok benzin yiyor
bu kahve bulaşık suyu gibi
Bu disk hasarlı
Bilgi Teknolojileri
bu giysi seni yaşlı göstermek iyor
sayın mahkemeniz
İsim, Hukuk
yüce mahkemeniz
İsim, Hukuk
bu fikir üzerinde düşünmeye değer
bu talimat açıklama gerektiriyor
bu kanun şimdiki halde uygulanmamakta
Buna akıl erdiremem/aklım ermez.
şu anda, şimdi.
I've only (just) this moment (just now) remembered that I have to see the doctor this evening.
bu ayın (piyango) çekilişi
bu bitki sık sık sulanmak ister
bu nokta karanlık , açıklama gerekir
bu kez, bu defa, bu sefer.
this time tomorrow: yarın bu saatte.
bu mihnet diyarı, bu dünya.
şu kadar.
I'll say this much: he's a good worker: Şu kadarını söyleyeyim: çalışkan bir kişidir.
This much is certain that: Şurası muhakkak ki …
bugüne/şimdiye/şu ana kadar.
işbu Sözleşmede öngörülen işlemler
İsim, Hukuk
Bunu daha önce konuşmuştuk.
Kendin ettin, kendin buldun.