zengin bir ailenin çocuğu olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        doğuştan şanslı olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zengin aileden, zengin ailenin çocuğu olarak doğmuş.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        düşüncelerini dile getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüreği ağzına gelmek, ödü kopmak, çok endişeli/üzüntülü olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        susmak, ağzını kapamak, sır saklamak, ketum olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        imrendirmek, ağzını sulandırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        olur olmaz konuşmak, saçmalamak, boşboğazlık/gevezelik etmek, saygısızca lâfa karışmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kelleyi koltuğa almak, çok tehlikeli bir işe atılmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        düşüncelerini eyleme döndürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) birisine akıl öğretmek, ne söylemesi gerektiğini öğretmek, (b) uydurup birisinin ağzından konuşmak, 
 birisine söylemediği sözleri atfetmek.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzına geleni söylemek, düşünmeden konuşmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        
 face 
 argo (a) ağzına geleni söylemek, bilir bilmez/düşünmeden konuşmak, (b) abartmak, mübalâğa etmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) sus(tur)mak, sesini kesmek, ağzını kapamak, (çoğunlukla emir olarak kullanılır). 
 Shut your mouth,  you stupid fool! (b) 
 well, shut my mouth 
 G ABD Şaştım kaldım! (c) sır saklamak, ağzını açmamak, kimseye söylememek. 
 He kept his mouth shut about it.
                        
                        
                     
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birini) susturmak, ağzını kapatmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birinin) ekmeğini elinden almak, geçimine/nasibine engel olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sözü (birisinin) ağzından kapmak, konuşmasına fırsat vermemek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (karşısındakinin) ağzından sözü kapmak; leb demeden leblebiyi anlamak. 
 You have taken the words out  of my mouth: Ben de tam bunu söyleyecektim.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iğneli sözler söylemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üzüntülü, meyus, hayal kırıklığına uğramış.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yerli yerine oturtmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hakkında kötü konuşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzını sulandırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sözle, şifahen, ağızdan (yazılı değil).
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üzgün, meyus, ümidini/cesaretini kaybetmiş.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üzgün, kederli, mahzun, suratı asık, meyus, karamsar, cesareti kırılmış.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ihtiyatsızca, tutumsuzca, ilerisini düşünmeden, müsrifane, gelecek için bir şey artırmadan. 
 to live  from hand to mouth: bugün yiyip yarını düşünmemek.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        güvenilir kaynaktan, yetkililerden. 
 News from the horse's mouth: yetkililerden alınan haber.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzı köpüklü, ağzından köpükler saçılan.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağızdan köpük gelmesi
                        
İsim, Tıp                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (içkinin ertesi günü) ağız berbat olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        geveze/boşboğaz olmak, sır saklayamamak, ağzında bakla ıslanmamak. 
 He has a big mouth: Gevezenin biridir.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        doğrudan kaynağından elde edilen bilgi
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        güldükten sonra pişman olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağızda kötü tat bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzında kötü tat bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ancak ekmeğıni kazanabilmek, çok zor geçinmek, ölmeyecek kadar geçimi olmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kılı kırk yarmak, hediyede kusur aramak. 
 Don't look a gift horse in the mouth: Beleş atın dişine 
 bakılmaz (Hediyede kusur aranmaz).
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hediye edilen atın dişine bakmak, hediyeyi beğenmemek, bulup da bunamak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yoksulluğu bahane göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yoksulluk bahanesi ileri sürmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yiyecek) ağızda erimek, son derece yumuşak olmak, iyi pişmiş/nefis olmak. 
 This cake/pear/peach melts in the mouth.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        güvenilir kaynaktan, yetkililerden. 
 News from the horse's mouth: yetkililerden alınan haber.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzına lokma vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        münasebetsizlik etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzını kapatmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir bilgi ile ilgili olarak) gerçek
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzından lokmasını almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzından söz almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzından sözünü almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bilen kimse, asıl güvenilir kaynak. 
 The news came straight from the horse's mouth: Haber çok güvenilir kaynaktan geliyor.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok kızmak/köpürmek, öfke ile ağzından köpükler saçmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzından köpük gelmek
                        
Fiil, Tıp                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boşboğaz/geveze olmak. 
 to have a good ear: kulağı hassas olmak, (müzikte) sesleri iyi ayırt edebilmek. 
 
 to set an example: örnek olmak. 
 to answer at a venture: rastgele cevap vermek. 
 A dead calm often precedes great storms: Büyük fırtınalardan önce çoğunlukla derin bir sessizlik (ölüm sessizliği) olur.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        geveze olmak, gevezelik yapmak. 
 Why can't you keep your big mouth shut! Sen sussana! Ağzını kapa(sana)! Bırak gevezeliği!
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Vinsan anjini: basil ve spiral bakterilerin sebep olduğu bir boğaz yangısı.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konuşma, sözle ifade. 
 by word of mouth: ağızdan, sözlü olarak, şifahen.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağız kancası: iki kanatlı sineklerde çene yerine geçen kanca gibi ağız çıkıntısı.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        harmonica = armonica ile ayni anlama gelir. mızıka, armonika.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağız mızıkası, armonika.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağzını birinin ağzına dayayarak soluğuyla soluk aldırıp canlandırma yöntemi ile ilgili
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yiyeceklerle ilgili olarak) ağız sulandırıcı
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağızdan ağıza dolaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (haber) ağızdan ağıza dolaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Beleş atın dişine bakılmaz.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dilden dile, ağızdan ağıza.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Ağızda eriyor.
                        
Gıda ve Mutfak                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        susmak, sesini çıkarmamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ağzını sulandırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yalandan) pöhpöhlemek, iyi yaptığını söyleyerek bir kimseyi başarısızlığa sürüklemek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ağızdan ağıza dolaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şey karşısında ağzı açık kalmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Ağzından çıkanı kulağın duysun!
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir ürün ya da hizmeti satın alanın çevresine bunun yararlarını anlatması yoluyla sağlanan reklam