en iyi(si), en âlâ, en güzel/mükemmel/kusursuz. 
 the best student in the class: sınıfın birincisi 
 (en iyi/en çalışkan öğrencisi). 
 the best years of my life: hayatımın en iyi/mutlu yılları. 
 He is my best friend: O en iyi dostumdur. 
 the best work: kusursuz iş.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en uygun/isabetli. 
 the best way: en uygun/isabetli yol.  
The best thing to do is to wait: 
 Yapılacak en iyi şey beklemektir.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        büyük/önemli kısım, çoğu, kısmı küllisi, hemen hemen. 
 the best part of the day: günün büyük kısmı. 
 
 He spends the best part of the year in the country: Yılın önemli bir kısmını sayfiyede geçirir. 
 for the best part of an hour: bir saate yakın/hemen hemen bir saat.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en mükemmel/iyi/uygun (bir şekilde). 
 a hairdo that best suit her features: yüz hatlarına en uygun 
 saç (tuvaleti). 
 Do as you think best: En uygun gördüğünü yap.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        son derece, tamamen, en çok, en iyi. 
 best-suited, best-known, best-loved gibi terkiplerde kullanılır: 
 
 the best loved actor: en çok sevilen aktör. 
 I love strawberries best: En çok çileği severim. 
 You know best: Herkesten iyisini sen bilirsin.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir şeyin) en iyisi/âlâsı, en güzeli. 
 The best is yet to come: En iyisi daha geride (gelecek). 
 
 They always demand and get the best: Daima en iyisini ister ve alırlar. 
 to do/try one's best: elinden geleni yapmak. 
 to the best of my knowledge/recollection: bildiğim/hatırlayabildiğim kadarı, bildiğime/hatırladığıma göre. 
 The best of the matter is that … : İşin güzel/hoş tarafı şu ki … 
 to the best of one's ability: gücü yettiği kadar. 
 I will do the work to the best of my ability. 
 to be at one's best: formunda olmak. 
 The roses are at their best now: Şimdi güllerin en güzel zamanıdır. 
 Even at the best of times: En uygun zamanda bile.
                        
İsim                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi elbise. 
 Sunday's best: bayramlık elbise. 
 Don't forget to wear your best: En iyi elbiseni giymeyi unutma.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi dilekler, selam ve hürmet. 
 Please give my best to your father: Babana selam ve en iyi dileklerimi söyle.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üstün gelmek, galebe çalmak, yenmek, pes dedirtmek, hakkından gelmek, haklamak. 
 After a long struggle  we bested them. 
 He bested me in argument: Tartışmada benden üstün geldi.
                        
Geçişli Fiil                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sonu hayırlı, en iyi sonuç veren. 
 At first we were unhappy about the plan, but it turned out to be  all for the best: Önceleri plandan memnun değildik, fakat sonu iyi/hayırlı geldi.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi şekilde. 
 Do it as best you can.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden geldiği/gücü yettiği kadar, mümkün mertebe. 
 I helped him as best I could: Ona elimden geldiği kadar yardım ettim.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) en uygun koşullar altında (bile), nihayet, olsa olsa, taş çatlasa. 
 At best we can do only half  as much as last year: Olsa olsa (taş çatlasa) geçen seneninkinin yarısı kadar ancak yapabiliriz. (b) bütün yeteneği/gücü/bilgisi ile. 
 At his best he is unsurpassed: Bütün gücü ile gayret etse onu kimse geçemez. (c) en âlâ, en mükemmel. 
 cabinetmaking at its best. (d) en iyimser görüşle/anlayışla/yorumla bile. 
 It was a sad effort at best.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taş çatlasa ondan önce oraya varamam
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        formunda, en iyi durumunda. 
 I am never at my best in the early morning.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        saldırı en iyi savunma biçimidir
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        saldırı en iyi savunma biçimidir
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi yerleri zaptetmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi yönetilen şirketlerden olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi/en emin hareket tarzı/davranış, tek kurtuluş çaresi. 
 The pilot's best bet was to make an emergency landing.
                        
İsim                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir tüketici örgütünce dikkatle denendikten sonra paranın karşılığını en iyi sağlayan ve rakip mallar 
 arasında en iyisi olarak önerilen bir ürün
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (US) acente olarak hareket eden yatırım bankerlerinin hisse senetlerini halka satmak için ellerinden geleni yapacakları taahhüdü
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinci derecede ispat kabiliyetini haiz delil
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ispat kabiliyeti olan delil
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinci derecede asli delil
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        uygun
                        
Bilgi Teknolojileri                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        besin maddeleri için en iyi gün (bir gazetede besin ile ilgili yazıların çıktığı ve bu nedenle besin 
 toptancı ve perakendecilerinin reklam vermelerine
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi izlenim/etki bırakacak tavır/tutum. 
 put one's best foot forward/foremost foot1 (39).
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çocuğun yüksek yararı
                        
İsim, Hukuk                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (US) en iyi haber alan gazeteci
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        borsada borsa bankerinin ayarlayacağı en iyi fiyat
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (belirli bir sürede) en çok satılan/satış rekoru kıran (kitap, plak vb.).
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok sürümlü, en çok satılan/rağbet gören (mal). 
 This dress is a best-seller = bestseller = best seller in the south.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mevcut en iyi zaman (radyo ya da televizyon istasyonunda reklam verenin açısından en iyi zaman
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin iyi yönlerini ortaya çıkarmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en yüksek başarıya ulaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini en iyi dostları arasında saymak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi yazarlardan seçmeler toplamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        politik becerilerini göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi gücü dahilinde her şeyi yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi iyi niyetle yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi iyi niyetle yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi (bayramlık) elbisesini giymek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sonu hayırlı, en iyi sonuç veren. 
 At first we were unhappy about the plan, but it turned out to be  all for the best: Önceleri plandan memnun değildik, fakat sonu iyi/hayırlı geldi.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en etkin bir biçimde kullanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin en iyisini elde etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir kimseden en iyi şekilde yararlanmak. 
 to get the best out of the bargain: pazarlıktan kârlı çıkmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyden azami fayda elde etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) üstün olmak, üstünlük sağlamak. 
 We tried hard, but they had the best of the game: Çok gayret 
 ettik, fakat onlar oyunda üstünlük sağladılar. (b) yenmek, mağlûp etmek, galip gelmek, yere vurmak, alt etmek. 
 After a long struggle, we got the best of them: Uzun bir mücadele sonunda onları yendik.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir siparişi karşılamak için titiz davranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        siparişi karşılamak için titiz davranmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (Br) birinin üstünlüğünü kabul etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyisi/uygunu/makulü/münasibi. 
 You had best phone your mother to tell her where you are going: 
 En iyisi annenen telefon edip nereye gittiğini söylemektir. {
 
 NOT: Amerikan İngilizcesinde 
 You had best do it ile 
 
 You would best do it deyimlerinin ikisi de eş anlamlı olarak kullanılır. Fakat İngilterede ikinci deyim yanlış sayılır.}
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Son gülen iyi güler.
                        
Cümle                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyileriyle rekabet edebilir durumda olmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gerisini talihe/Allaha bırakmak, sonuçtan umut kesmemek, güvenini sarsmamak. 
 Don't worry about the  exam, you study as hard as you can, and then hope for the best.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyisi istifa etmek olurdu
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        güzel (en iyi hali ile) gözükmek, kendine yakıştırmak. 
 She looks her best in tweeds.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        oluru ile yetinmek, aza kanaat etmek, aza çoğa bakmamak, olanından azamî yararlanmak. 
 After her husband's  retirement the couple had a smaller income, but they made the best of it. 
 to make the best of one's opportunities: fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        azamî derecede yararlanmak/istifade etmek, mihneti kendine zevk edinmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yiğitliğe bok sürmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zor koşullar altında elinden geleni yapmak, yapılması gerekeni yapmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ondan azami faydalanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fırsattan istifade etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zamanını iyi kullanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden geldiğince çabuk gitmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Her işte bir hayır vardır.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüksek sosyeteyle düşüp kalmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi iş çevrelerinde dolaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        satılan eşya geri alınmaz en çok satılan
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden gelen. 
 to do one's best: elinden geleni yapmak. 
 I am doing my best: Elimden geleni yapıyorum.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir kimsenin) elinden gelen, (yapabileceği) en iyi. 
 I'll do my level best: Elimden geleni yaparım.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yüksek mertebelerdeki şahıs
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e selamlarımı iletin.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kişilik giysilerini giymek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mümkün olduğu kadar iyi izlenim bırakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) iyi tesir bırakmaya çalışmak, iyi tarafını göstermek, (b) hızlı yürümek, acele etmek. 
 It's a long  way to the village, but if you put your best foot forward you'll reach it before the evening. (c) çok gayret sarfetmek, elinden geleni yapmak. 
 You've been so lazy in the past few months, you'll have to put your best foot forward if you want to pass that examination now.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi iyi yanından almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi yer kapmak için itişip kakışma
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (nitelik/başarı/işçilik vb. bakımından) ikinci.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ikinci en iyi takım giysi
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ikinci en iyi gümrük tarifesi politikası
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en yüksek fiyatı elde etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en yüksek fiyata satmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hisse senetleri ya da emtiaları mümkün olan en iyi fiyata satması için borsa simsarına verilen talimat
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eğer satın alıyorsa en düşük fiyatı elde etmelidir
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eğer simsar satıyorsa en yüksek fiyatı bulmalıdır
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi yüksek değerine satmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi dileklerini göndermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi dileklerini iletmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyi dileklerini yollamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi kalite mal kullanılmasını şart koşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyi kalite mal kullanılmasını şart koymak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en iyisi istifa etmek olurdu
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in neredeyse tamamı
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in önemli bir kısmı
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'in büyük bir bölümü
                        
İsim                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Hayatımızın En Güzel Yılları
                        
Özel Isim, Sinema                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        anımsayabildiğim kadarıyla
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        anımsayabildiğim kadarıyla
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hatırlayabildiğim kadarıyla
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden geleni yapmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden gelen gayreti göstermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyden azamî yararlanmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elinden geleni eksik etmemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ... hususunda makul çerçevede azami gayret göstermek
                        
Fiil, Hukuk                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşeyi en verimli şekilde kullanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eşsiz, eşi az bulunur, en iyisi/yeteneklisi ile boy ölçüşür. 
 He can play bridge with the best : 
 Briç oynamakta eşi az bulunur (en iyi oyuncu ile boy ölçüşür). 
 She can swim with the best. 
 He can lie with the best: Yalancılıkta eşsizdir. 
 keep up wit the best of them: en iyi dereceyi korumak, en iyileriyle boy ölçüşmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yapacağınız en iyi/isabetli iş, en iyisi. 
  best bet