1. yumuşak şekerleme (şeker, süt, tereyağı, çikolata vb.'den yapılır).
  2. (hakaret ifadesi olarak) saçma, zırva, yâve, boş lâf.
    That's a lot of fudge!
  3. küçük haber, son haber, gazeteye son dakikada (geri kalan kısımlarını değiştirmeden) konulan haber.
  4. son haberi basan makine.
  5. kaçınmak, sakınmak, imtina/içtinap etmek.
    The government have fudged the issue of equal rights for
    all races because they're afraid it would make them unpopular.
  6. aldatmak, dolandırmak, hile yapmak, sözünden caymak.
    to fudge on a promise. to fudge on an exam.
  7. kural dışına çıkmak, sınırı/haddini aşmak.
    You shouldn't fudge on the rules.
  8. beklenen başarıya/sonuca ulaşamamak.
  9. uydurmak, taklit etmek.
  10. abartmak, şişirmek, tahrif etmek, asılsız şey söylemek, bire beş katmak, saçmalamak.
    He fudged the figures.
  11. acemice yapmak/derlemek, yarım yamalak yapmak, şurdan burdan çalıp bir araya getirmek.
divinity ile ayni anlama gelir. bir çeşit şekerleme: şeker, yumurta akı, mısır şurubu veya bal,
ceviz ve kokulu maddelerden yapılan yumuşak karamela.
yarımyamalak bir görüşme yapmak Fiil