birine sırrını açmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zorla/mütemadiyen tekrarlayarak kafasına sokmak. 
 Tom is lazy, and his lessons have to beaten into his head.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çevreyle daha yakın ilişkiye girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kendi tarafına kazanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün enerjisini bir şeye yöneltmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aklına esmek aklından geçirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) kendi malına sahip olmak, asıl sahibini bulmak, (b) lâyık olduğu mevkie erişmek, (c) kendi alanına/ihtisasına girmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        planlarını açıklamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        planlarını açıklamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mezarını kendisi kazmak, ömür törpüsü olmak, üzüntü veya içki ile ölümünü yaklaştırmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyin teminatını şahsen üstlenmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mahkeme huzurunda davayı kabul etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yürürlüğe girme
                        
İsim, Hukuk                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini çevresine uydurmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        programına bir şey sığdırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi belleğine çakmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün gücünü bir şeye harcamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        zorla bir eve girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir yere zorla girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir eve zorla girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hükümette bir mevkie yükselmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ne yapıp edip birinin mahremiyetine girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aklına olmayacak şey getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arabasına yeniden binmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        boş hayallere/ümitlere kapılmak, olmayacak şeyler beklemek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin dikkatini çekmek ya da sevgisini kazanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tam yoluna girmek, işe ayak uydurmak, ilerlemek, önden gitmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin sevgisini kazanmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fikirlerini bir biçime sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine kancayı takmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini (işine) vermek, dört elle sarılmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini bir şeye vermek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        okuldan dosdoğru babasının işine girmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine kancayı takmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        acele acele giyinmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        giysilerini ufak bir valize tıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dinleyicilerini çok öfkelendirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        park edilmesi güç bir yere arabasını park etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün ticaret kredilerini bir hesaba ödemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün ticaret kredilerini bir hesaba ödemek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (düşmanın) ekmeğine yağ sürmek, ona çıkar sağlayacak bir iş yapmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin ekmeğine yağ sürmek (ona çıkar sağlamak).
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elini cebine daldırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        burnunu başkasının işlerine sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin işine burnunu sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendine bir iş bulmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birisine olmayacak ümitler vermek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        var kuvvetiyle/bütün gücüyle çalışmak, gayretle işe sarılmak/koyulmak, kendini tamamen işine vermek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dişini tırnağına takarak çalışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün varlığını işine adamak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir işe canla başla sarılmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        giysilerini bir bavula tıkıştırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini aileye kabul etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini ailesine kabul etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kabuğuna çekilmek, içine kapanmak, çevresiyle ilgiyi kesmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arabayı garaja geri geri sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        imkânsızı yapmaya kalkışmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        karşı koymalar ile karşılaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        parayı cebine tıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün parasını işletmeye yatırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        eski alışkanlıklarına dönmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yüreğine korku salmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin yüreğine korku salmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        öteberisini küçük bir çantaya tıkmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        paraları cebe indirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) aklına/kafasına koymak, tasarlamak, niyetlenmek, (b) aklına esmek, düşüncesiz iş yapmak, (c) kavramak, 
 anlamak, kafasına sokmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yapacağım diye) tutturmak, kafasına/aklına koymak, meram etmek, azmetmek.
                        
                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir şey yapmak) aklına esmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hayatını tehlikeye atmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine sırlarını açmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini çalıştırmak üzere yanına almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hakkını kendi eliyle almak, bizzat ihkakı hak etmek, öç almak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kanunu kendi eline almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        adaleti kendi eline almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dil dökerek yolunu yapmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        fildişi kulesine çekilmek
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bütün kaynaklarını bir işe tahsis etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin işine burnunu sokmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arsasını paraya çevirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birisinin gözüne girmek/sevgisini kazanmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendi köşesine çekilmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tesadüfen karşılaşmak, ânide karşı karşıya gelmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) 
 barge in ile ayni anlama gelir. sırasız söze karışmak, manasızca/saygısızca müdahale etmek. 
 
 to barge into a conversation. He barges in(to) on our conversations. (b) çarpmak, toslamak.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) araya girmek, karışmak, müdahale etmek, kesmek, kesintiye/fasılaya uğratmak. 
 He broke into the  conversation at a crucial moment. (b) (birdenbire) bir işe başlamak/girişmek. 
 to break into a run. (c) (bir işe/mesleğe) girmek, kabul edilmek, katılmak, dahil olmak. 
 It is difficult to break into theater. (d) 
 burst into ile ayni anlama gelir. zorla girmek, tecavüz etmek. 
 They broke into the store and stole $900. (e) (istemeyerek) bir kısmını kullanmak/sarfetmek, içeri girmek. 
 He broke into the money he saved: İstemeyerek biriktirdiği paraya girdi. 
 to break into one's reserves: yedekten sarfetmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        memlekete dışardan mal getirmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) parçası olarak/içinde (gömme) yapmak/inşa etmek. 
 The cupboards are built into the walls: Dolaplar 
 duvarın içine gömme olarak yapılmışlardır. (b) dahil etmek, birşeyin ayrılmaz parçası haline getirmek. 
 The rate of pay was built into his contract.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tesadüfen karşılaşmak, ânide karşı karşıya gelmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (âniden/ansızın/umulmadığı anda) karşılaşmak, raslamak. 
 Guess who I bumped into on the way to the  office: Daireye giderken kiminle karşılaştım, biliyor musun?
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tesadüfen karşılaşmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) dağlamak, dağlayarak damga basmak. 
 The owner's mark was burnt into the animal's skin. (b) 
 unutulmayaca şekilde hafızaya nakşetmek. 
 Habit of obedience was burnt into me as a child.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        her türlü yatırımdan gelir temin etmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        devlet tahvilleri de dahil
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir işletmenin sermayesinden hisse satın almak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        meydana/ortaya koymak, getirmek, çıkarmak. 
 call into being/existence: yaratmak.  
The space age  has called into existence a whole new body of scientific and technical words: Uzay çağı birçok yeni bilimsel ve teknik sözcüklerin yaratılmasına yol açtı. 
 call into play: ortaya koymak, harcamak. 
 call into play all one's powers: bütün gücünü harcamak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        giriş işlemlerini yaptırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (mirasa) konmak, varis olmak. 
 He came into a large fortune when his father died. (b) başlamak, 
 (durumunda) olmak, alınmak, katılmak, girmek. 
 come into fashion: moda olmak. 
 come into existence: vücut bulmak, var olmak. 
 come into flower: çiçeklenmek, çiçek açmak. 
 come into someone's mind: aklına gelmek. 
 come into consideration: nazarı itibara alınmak. 
 come into sight: görünmeye başlamak. (c) 
 come into one's own: gerçek benliğini bulmak, şöhret/itibar/kudret vb. kazanmak, kendini/yeteneğini göstermek. 
 He didn't really come into his own until he'd won the election for party leader.
                        
                        
                     
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) azaltmak, küçültmek, -e indirgemek/irca etmek, (b) söze karışmak, (c) yarmak, bir parça kesmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (zar ile oynanan) kumarda (bir malı) kazanmak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (bir şeyi) yemeye başlamak, (b) inceden inceye araştırmak, sıkı araştırma yapmak, tahkik etmek. 
 The  police is digging into this case. (c) batırmak, daldırmak. 
 dig fork into meat. (d) (durumunu) sağlamlaştırmak/pekiştirmek. 
 I had a short time to dig myself into the new job.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        tekrar tekrar/kırk defa/defaatle söylemek, söyleye söyleye dilinde tüy bitmek, söyleye söyleye nihayet 
 kafasına sokmak. 
 to din cleanliness into someone: bir kimseyi (söyleye söyleye) temizliğe alıştırmak. 
 She dinned into the child that he mustn't speak to strangers: Yabancılarla konuşmamasını her zaman çocuğa söyledi. 
 Try to din it into her that … : Ona şu hususu iyice anlat ki …
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (şöyle bir) göz gezdirmek, gözden geçirmek, göz atmak. 
 to dip into a magazine while waiting.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (nehir, ırmak vb.) boşal(t)mak, dök(ül)mek. 
 The Mississipi disgorges (its waters) into the Gulf of  Mexico at New Orleans. The buses disgorge crowds on the pavements.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        iyice sinmek/yerleşmek, yer etmek, kökleşmek, zorla nüfuz etmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) incelemek, değinmek, dokunmak, temas etmek, nazarı itibara almak. 
 The book does not enter into  the issue of morality at all: Kitap, ahlâk sorununa hiç değinmiyor. (b) girişmek, ulaşmak, varmak. 
 enter into agreement: anlaşmaya varmak, sözleşme imzalamak. (c) katılmak, taraftar olmak, tarafını tutmak. 
 enter into someone's feelings: birisinin duygularına katılmak. (d) oluşturmak, bileşimine/terkibine girmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dönüştürmek, çevirmek. 
 The dependency was erected into a sovereign state.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        evrilerek birşeye dönüşmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birşey haline gelmek
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) başlamak, girişmek. 
 to fall into conversation. (b) bölünmek, ayrılmak.  
The subject falls  into 3 divisions: Konu 3 kısma ayrılır. (c) 
 fall into error: yanılmak, hataya düşmek. 
 fall into a habit: bir şeyi âdet edinmek. 
 fall into temptation: şeytana uymak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (zaman) uzak, ilerlemiş, geç. 
 He remembers far into the past: Uzak geçmişi anımsıyor.  
We worked  far into the night: Gecenin geç saatlerine kadar çalıştık. 
 He is far from being well: Hiç iyi değildir.
                        
                        
                     
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (yabancısı olduğu bir alanda kısa süren) deneme.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        korkutarak/zorla yaptırmak, mecbur etmek. 
 He frightened the old lady into signing the paper.  to  frighten someone into doing something: birisini korkutup bir işi yaptırmak. 
 He was frightened into doing it: Onu korkusundan yaptı.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) (okula/müsabakaya vb.) kabul olunmak/girmek. 
 get into a club: bir kulübe girmek/üye olmak. 
 (b) (taşıta) binmek. 
 They got into the car and drove off. (c) 
 get into bad habits: kötü alışkanlıklar edinmek. 
 get into the way of doing something: bir şeye alışmak, âdet edinmek. 
 get someone into the way of doing something: birini bir şeye alıştırmak. (d) 
 get into a temper: hiddetlenmek, (e) 
 get something into one's head: (bir fikri vb.) kafasına sokmak, kavramak, anlamak. (f) 
 get someone into trouble: birinin başına dert açmak, başını belaya sokmak. 
 
 NOT 
 : To get a woman into trouble: Bir kadını hamile bırakmak anlamına gelir, bu deyim dikkatle kullanılmalıdır.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) incelemek, araştırmak, irdelemek, tahkik etmek. 
 The police are going into the murder case.  (b) (birisinin işini) üzerine almak, deruhde etmek. (c) meslek olarak seçmek, intisap etmek. 
 to go into politics/engineering. (d) (bir sayıya) bölünmek, (içinde) olmak. 
 Two will go into six: 6, ikiye bölünür. 
 Three into two won't go: 2, üçe bölünmez. 
 3 goes into 9 three times. (e) 
 go into effect: yürürlüğe girmek, (f) (bir yere) ulaşmak, varmak, vasıl olmak. 
 to go into town/work. (h) (izaha) girişmek. 
 Let's not go into details, just keep to the main points. Go into an explanation.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        üstüne kuvvetle basmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) büyüyüp … olmak, -laşmak. 
 He's grown into a fine young man.  to grow into a woman: büyüyüp) 
 kadın olmak. (b) olgunlaşmak, tecrübe kazanmak, (işe vb.) alışmak. 
 You need time to grow into a job.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        gönlünü yapmak, tatlı sözlerle kandırmak/razı etmek. 
 He jollied her into going with them.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) üzerine saldırmak/atılmak, (yumrukla vb.) tecavüz etmek, (b) şiddetle azarlamak. 
 The teacher laced  into his students for not studying.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) dövmek, dayak atmak, pataklamak, saldırmak, üstüne yürümek. 
 He laid into the vicious dog wit a  stick. (b) azarlamak. 
 My parents laid into me for not doing my homework. (c) (sözle/kuvvetle) tecavüz/taarruz etmek.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) -e ortak/sırdaş olmak, (b) (pencere vb.) aç(ıl)mak, (c) (birisini) ortak etme/karıştırmak/iştirak 
 ettirmek, (d) (bir şeyi başka bir şeye) daldırmak/sokmak/batırmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (sözle veya fizikî olarak) saldırmak, hücum etmek. 
 I lit into that food until I finished the heel of the loaf.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kasaya para yatırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konuşarak birini bir şey yapmaya kandırmak
                        
Fiil                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yürürlüğe, mer'iyete, mevkii icraya. 
 put into effect: uygulamak, tatbik mevkiine koymak.  
come/go/be  brought/be put into effect: uygulanmak, yürürlüğe girmek/konulmak.
                        
                        
                     
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) sıraya, hizaya, düzeye, seviyeye, (b) anlaşma(ya), uyuşma(ya). 
 come into line: anlaşmaya varmak, 
 anlaşmak, uyuşmak. 
 bring into line: ikna etmek, anlaştırmak, yola/hizaya getirmek. 
 He will bring the other members into line and the committee will accept his plan. 
 fall into line with: -e uymak, … ile anlaşmak.
                        
                        
                     
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e hiç zorlanmadan ulaşmak
                        
Fiil