fora Denizcilik
hepsi
hak etmek Fiil
cezasını çekmeye hazır ol
durmadan çalışıp çabalamak Fiil
tüymek, uzaklaşmak, tabanları yağlamak.
The only witness had beat it by the time the police arrived.

Now then, beat it: Haydi bakalım, çek arabanı! Defol!
Kaybol! Cümle
Topukla! Cümle
Çabuk git! Cümle
Yıkıl karşımdan! Cümle
birdenbire Zarf
Lanet olsun! Cümle
Kahretsin! Cümle
Tüüü! Allah kahretsin! Allah müstahakını/belasını versin!
bugger it! I missed my train.
bugger
the lot of you! Go away at once! Topunuzun Allah belasını versin! Derhal defolun!
vurulmak, öl(dürül)mek, (savaşta) vurularak ölmek.
He bought it at Gelibolu.
I'll buy it:
Cevabını bilmiyorum, sen (siz) söyle(yiniz).
konuyu kararlaştırılmış saymak Fiil
beraberlik ilan etmek Fiil
beraberliği kabul etmek Fiil
berabere kalmak Fiil
Kes sesini! Cümle
Sus! Cümle
Kapa çeneni! Cümle
azar işitmek, zılgıtı/paparayı yemek.
You'll catch it! Paparayı yiyeceksin!
You better hury
home; you'll catch it from mother if you're late.
belaya çatmak, başı derde girmek.
hesabıma yaz
(a) dikkat et! (b) kaç! tüy! bırak! çekil!
sükûnet bulmak, sakin olmak, öfkesi geçmek, yatışmak.
başı dertte olmak, belaya çatmak, başı belaya girmek.
You'll cop it if mother catches you in the kitchen
again.
If you're late you'll cop it: Geç kalırsan görürsün gününü.
(Hay) Allah belasını/müstahakını versin! Kahrol! lânet olsun!
vah vah! tüh! vay canına!
dash it, I've lost again!
evde yapılabilen Zarf
çok az gayret sarfetmek, az çaba ile yapmak.
Çok da kafana takma.
Boşver.
afiyetle !
onu bir görev saymak Fiil
ayrıcalık addetmek Fiil
onu kabul etmek Fiil
sonuçlanana dek mücadele etmek Fiil
dans etmek Fiil
yaya gitmek Fiil
sorumlu, başı dertte.
to be for it: sorumlu olmak, başı derde girmek.
You'll be for it if your
father finds out you've not been to school for 3 days.
adli bilişim İsim, Hukuk
zararı yok
bir şeyden cezasız paçasını kurtarmak Fiil
(a) azarlanmak, cezalanmak, cezaya çarp(tırıl)mak.
I'll get it if I'm late. (b) anlamak.
haklı olmak Fiil
doğru anlamak Fiil
hayatını düzene sokmak Fiil
cin ve italyan vermutu
birinin aleyhine karar vermek Fiil
şiddetle saldırmak Fiil
(a) (uygunsuzca/usulsüzce/çılgınca) davranmak, (b) meşgul olmak, (c) idare etmek, (d) atılmak, hızlı
gitmek.
go it alone: kendi kendine (yardıma ihtiyaç kalmadan) yapmak, kendiliğinden harekete geçmek.
If no one can help, I'll go it alone.
ölçüyü aşmak Fiil
Anladım.
Tamam.
Anladın mı? İsim
(a) talih/şans/kader icabı, talihe bakın ki.
As luck would have it, we missed the train: Talihsizliğe
bakın ki treni kaçırdık. (b) (üstünlük/zafer vb.) kazanmak.
The ayes have it: Lehte oy kullananlar kazandı. (c) cezalandırmak, canına okumak.
If he catches you, he'll let you have it. (d) keşfetmek, (çözümünü/cevabını) bulmak.
Eureka! I have it! (e)
k.d. (söylenen durumda) bulunmak.
He never had it so good!.
arkasında getirmek Fiil
sağlık sektörüne yönelik bilgi teknolojileri İsim, Tıp
sıvış, tüy, kaç.
pireyi gözünden vurmak Fiil
tam isabet kaydetmek Fiil
! kımıldama! davranma! öylece dur!
yaya yolculuk yapmak Fiil
sıvışmak Fiil
tüymek, gitmek, uzaklaşmak.
hop it! Çek arabanı! Git! Defol!
Nasıl gidiyor?
Kaç para?
gayret etmek Fiil
kabul
Emin değilim.
Hiç emin değilim.
Değer mi?
Olmadı. Cümle
Canın sağolsun.
Olur bazen öyle.
Olmayacak şey değil.
bilişim sektörü İsim
BT müdürü
(felaket/servet vb.) gelince toptan gelir.
felaket (bazen da refah) gelince tomarla gelir.
bilgi işlem sistemleri İsim
It.
= Italian, Italy.
Sorun ... değil.
Rica ederim.
it
o, onu, ona: cinsiyetsiz adıl, 3'üncü tekil şahıs.
its: onun.
they: onlar.
their:
onların.
theirs: onlarınki.
them: onları/onlara.
It is raining/snowing: yağmur/kar yağıyor.
I liked it when she kissed me: Onun beni öpmesi hoşuma gitti.
it
cinsiyeti bilinmeyen kimse/hayvan için kullanılır:
Who is it? Kim o?
It's John.
it
fikir, eylem, durum vb. için kullanılır:
I'm opposed to it.
it
bir tümceye başlarken belirsiz özne olarak kullanılır:
It's no use worrying: Üzülmenin faydası
yok.
It is necessary that evey man do his duty: Herkes üzerine düşen görevi yapmalıdır.
It's true that he stole the jewels: Mücevherleri çaldığı doğrudur.
It's getting late: Vakit ilerliyor/geç oluyor.
It's said/believed/thought that the war is imminent: Harbin yakın olduğu söyleniyor/zannediliyor.
it
(kısaltılmış şekli).
'twas = it was;
'tis = it is.
anlaşılan
yaraşır
It's been long time: Uzun zaman geçti. It's rained: Yağmur yağdı.
(o … dur).
It's snowing. It's very interesting.
söylendiğine göre
bana öyle geliyor ki
=
it will, it shall.
It'll rain: Yağmur yağacak. Sıfat
söz üm ona
hayrı yok
hacet yok
hava ağır
Sende kalsın.
Senin olsun.
herhangi bir şeyi başlatmak Fiil
bir alışkanlıktan kurtulmak Fiil
krallık taslamak.
bir taşıt aracını durdurmak Fiil
deneyim gereği bilmek Fiil
yürümek Fiil
ister istemez katlanacaksın
çaresiz kabul etmek Fiil
(a) başarmak, muvaffak olmak, (gayeye/hedefe) ulaşmak/erişmek/yetişmek, kazanmak.
to make it through
college. to make it to the train. (b)
make it with …
kaba … ile cinsel ilişkide bulunmak, sikmek.
Bill says he has made it with Sue.
şartlaşmak Fiil
kısa kesmek Fiil
birşeyde başarılı olmak Fiil
birşeyde başarıya ulaşmak Fiil
biriyle cinsel ilişkiye girmek Fiil
idare etmek Fiil
sus
yapma
yavaş yavaş/tedricen (çok az masrafla) istediğini elde etmek, gayesine ulaşmak.
önemsiz olmak Fiil
önemli değil
kârsız
haydi bakalım
çok çalışmak, fazla spor yapmak.
I've been rather overdoing it lately, I need a holiday.
tıkınmak Fiil
fırsatı ganimet bilmek
gururlanmak Fiil
övünmek Fiil
(US) kabarmak Fiil
pig ile ayni anlama gelir. sıkışık bir halde pis/izbe /ahır gibi yerde yaşamak. pig together:
aynı odayı paylaşmak, bir odada yatıp kalkmak.
şakada aşırı gitmek Fiil
büyütmek Fiil
başka türlü ifade etmek Fiil
birine hoş olmayan bir şeyi yaptırmak Fiil
Yapma! Cümle
Kes şunu! Cümle
kıyameti koparmak Fiil
meşakkate/sıkıntıya katlanmak, rahatını feda etmek.
The boys will have to rough it at camp.
icabına bakmak Fiil
açığa vurmak Fiil
büyütmek Fiil
işin içinden kendini sıyırmak Fiil
olay ya da sorun çıkartmak Fiil
dur
kes
sesini çıkartma
şanslı olmak Fiil
şansı yaver gitmek Fiil
kes şunu
yaya gitmek Fiil
ter atmak Fiil
becermek Fiil
kotarmak Fiil
(a) anlamak.
I take it that you're not interested. (b)
argo katlanmak, dayanmak, (c) kabullenmek,
kabul etmek, razı olmak.
I'll take it on your say-so: Dediğini aynen kabul ediyorum.
take it into one's head to do something: bir şey yapmayı aklına koymak.
(kâğıt oyunu) küçük kâğıt atmak Fiil
İster al, ister alma.
olduğu gibi söylemek, gerçeği anlatmak.
O kadar mı?
kahrolası
hakçası İsim
vazgeçmek Fiil
iyi bir fikir olmadığına karar vermek Fiil
gerekli olduğunu düşünmek Fiil
lüzum görmek Fiil
mümkün görmek Fiil
çalışmayı bırakmak Fiil
başka her şeyden sonra
serserice dolaşmak Fiil
kolayca kazanmak Fiil
özel muamele istemek Fiil
dikkat et
Bir çözüm buluruz.
Ne yazıyor?
neye yarar ?
neye yarar ki?
Ne var?
Saat kaç?
üstüne bir bardak su içmek Fiil
(giyinişi/düşünüşü/davranışı) zamana uygun, modern.
be with it: zamana/modaya uymak, şık giyinmek.
Söylenenlere bakılırsa, ...
it
bastard
it
tearaway
it
dog
it
yellow dog
it
hound
it
pooch
dog- fight
dog-fight
dogfight İsim, Askerlik
sty İsim, Tıp
currish
son of a bitch (S.O.B.) Ünlem
dirty lot
observance

it
Köpek