bring into

bring into action/play

ortaya koymak, göstermek, harekete geçirmek.

bring into being

vücuda getirmek Fiil

bring into court

mahkemeye delil göstermek Fiil

bring into court

mahkeme huzuruna çıkarmak Fiil

bring into discredit

itibardan düşürmek Fiil

bring into disrepute

şöhretini lekelemek Fiil

bring into disrepute

itibarını bozmak Fiil

bring into fashion

moda yapmak Fiil

bring into hotchpotch advances

iadeye tabi olarak murisin sağlığında alınan teberruu hesaba geçirmek Fiil

bring into line

sıraya getirmek Fiil

bring into litigation

dava ikame etmek Fiil

bring into play

sahneye getirmek Fiil

bring into safety

güven altına almak Fiil

bring into sharp relief ...

...'i gözler önüne sermek Fiil

bring into sharp relief ...

...'i tartışmaya açmak Fiil

bring into sharp relief ...

...'i apaçık ortaya koymak Fiil

bring into sharp relief ...

...'i gündeme getirmek Fiil

bring into the business

kâr getirmek Fiil

bring into the world

doğurmak, dünyaya getirmek.

bring into vogue

bir şeyi moda yapmak Fiil

bring a decree into operation

bir kararı yürürlüğe koymak Fiil

bring a decreee into operation

bir kararnameyi yürürlüğe koymak Fiil

bring a firm into existence

şirket kurmak Fiil

bring a law into action

bir kanun uygulamak Fiil

bring a law into force again

bir kanunu yeniden yürürlüğe koymak Fiil

bring a ship into dock

gemiyi havuza çekmek Fiil

bring a ship into dock

gemiyi kızağa çekmek Fiil

bring a y into dock

bir gemiyi havuza almak Fiil

bring back the stray sheep into the social fold

toplumdan ayrılanları topluma döndürmek Fiil

bring back the stray sheep into the social fold

sürüden ayrılan koyunları sürüye iade etmek Fiil

bring interest into conflict

menfaatleri çatıştırmak Fiil

bring interests into conflict

menfaatleri çatıştırmak Fiil

bring land into cultivation

toprağı işlemek Fiil

bring money into court

mahkemeye depozito yatırmak Fiil

bring offers of employment into touch with applications for employment

iş gücü arzı ve talebini bir araya getirmek Fiil

bring oneself into closer rapport one one's environment

çevreyle daha yakın ilişkiye girmek Fiil

bring oneself into notice

kendini fark ettirmek Fiil

bring power into play

kuvvet kullanmak Fiil

bring power into play

güç kullanmak Fiil

bring profit into the business

kâr getirmek Fiil

bring someone into a discussion

birini bir tartışmaya dâhil etmek Fiil

bring someone into a discussion

birini bir tartışmaya çekmek Fiil

bring someone into a discussion

birini bir tartışmaya katmak Fiil

bring someone into close contact with sb

biriyle biri arasında yakın temas kurmak Fiil

bring someone into contact with sb

biriyle biri arasında yakın temas kurmak Fiil

bring someone into court

dava açmak Fiil

bring someone into court

birini mahkemeye vermek Fiil

bring someone into derision

birini alay konusu yapmak Fiil

bring someone into line

hizaya getirmek Fiil

bring someone into one's interest

birini kendi tarafına kazanmak Fiil

bring someone into something

birini birşeye sokmak Fiil

bring someone into something

birini birşeye dâhil etmek Fiil

bring someone into something

birinin birşeye girmesine neden olmak Fiil

bring someone into something

birinin birşeye katılmasına neden olmak Fiil

bring someone into trouble

birinin başını belaya sokmak Fiil

bring something into being

oldurmak Fiil

bring something into consonance with sth

bir şeyi bir şeyle uyumlu hale getirmek Fiil

bring something into favour

bir şeyi moda çıkarmak Fiil

bring sth into prominence

bir şeye önem vermek, belirtmek, tebarüz ettirmek.

bring the prize into port

ganimet alınan gemiyi limana götürmek Fiil

call/bring (something) into being

yaratmak, vücut vermek.

to bring law into action

yasayı yürürlüğe koymak.