1. tokat, yumruk.
  2. şiddetli darbe/çarpma/sadme.
  3. tokatlamak, yumruklamak, tokat/yumruk vurmak.
  4. biteviye vurmak/itmek/çarpmak.
    We were buffeted by the wind and the rain. The wind buffeted the house.
  5. vuruşmak, dövüşmek.
  6. karşı gelmek, mücadele etmek.
    The swimmer buffeted the waves.
  7. el ile/yumruk darbeleriyle karşı koymak.
  8. mücadele ile/vuruşarak yol açmak/ilerlemek.
  9. büfe, tabak dolabı.
  10. yemek tezgâhı.
  11. yemekleri açık büfede olan lokanta.
  12. herkesin istediğini tabağına alıp yemesi için açık büfe şeklinde düzenlenmiş (yemek).
    buffet supper.
    Come for cocktails and buffet next Sunday evening.
soğuk büfe
yüzme havuzu başında yemek
soğuk büfe
sağa sola itmek, sarsmak.
We were buffeted about during the rough train ride.
(US) vagon restoran
açık büfe yemek Gıda ve Mutfak