: acele göz gezdirmek, kısaca göz atmak.
glance through/over a document: bir belgeye şöyle bir
göz gezdirmek.
He glanced his eye over the titles of the articles.
bir bakışta.
He saw at a glance that she'd been crying.
bizmüt sülfit, Bi2S3: kurşunî renkli kütleler halinde bulunan bizmüt cevheri.
birine bir bakış fırlatmak
Fiil
birine bir bakış atmak
Fiil
durumu bir bakışta özetlemek
Fiil
durumu hemen kavramak
Fiil
bir konuya temas etmek
Fiil
sıyırıp geçmek, sıyırtmak, hafifçe vurup sekmek/kaymak.
The arrow glanced off his shield. The spear glanced off his armor and hit the wall.
bir mektuba göz atmak
Fiil
çevresine hızla bakmak
Fiil
farkettirmeden/gizlice/göz ucuyla bakmak/gözetlemek.
gazete başlıklarına bir göz atmak
Fiil