topuk, ökçe: insan/hayvan ayağının arka kısmı.
İsim
ayakkabı/çorap ökçesi/topuğu.
There's a hole in the heel of my stocking. to wear (high) heels = to wear shoes with high heels: yüksek ökçeli ayakkabı giymek.
İsim
(bütün olarak) ayak.
He was hung by the heels: Ayağından asılmıştı.
İsim
yuvarlak uç, bir şeyin topuğa benzer yuvarlak kısmı.
a heel of bread. the heel of a golf club.
İsim
aya, avuç içinin bileğe yakın kısmı.
İsim
son.
The heel of a session.
İsim
art, arka, bir şeyin geri kısmı.
İsim
alçak/rezil/kalleş kimse.
İsim
peşine düşmek, peşinden gitmek, izlemek, takip etmek, peşinden ayrılmamak.
Fiil
(golf) topa sopanın ucu ile vurmak.
Fiil
dövüş horozuna mahmuz takmak.
Fiil
(köpek) ayağının dibinden ayrılmamak.
Fiil
ökçeleri üzerine basmak (dansta vb.).
Fiil
mahmuzlamak.
He heeled his horse.
Fiil
ökçelerine dayanarak dinlenmek.
Fiil
(para/silah vb.) sağlamak, temin/tedarik etmek.
Fiil
(gemi vb.) yan yat(ır)ma(k).
The ship heeled over in the storm: Fırtınada gemi yana yattı.
müstevlinin çizmesi altında (olmak).
can alacak/en zayıf nokta.
The enemy's Achilles heel was his harbor defenses.
dize/yola getirmek, boyun/baş eğdirmek, itaat altına almak.
(a) (köpek) sahibinin arkasından gitmek, (b) itaat etmek, (c) aynı fikirde olmak.
(a) (köpek) sahibinin peşinden gitmek, peşini bırakmamak, (b) (şahıs) uslanmak, boyun/baş eğmek, dize/yola gelmek, itaat etmek.
polisin elinden kaçmak
Fiil
Fransız ökçesi, (kadın ayakkabısında) yüksek ökçe.
grease ile ayni anlama gelir. (atlarda) topuk iltihabı.
sığır sineği
(Hypoderma): sığırlara musallat olan bir tür sinek.
İsim
Aşil topuğu (bir kimsenin zayıf noktası
İsim
topuklu ayakkabı
İsim, Giyim ve Moda
koşarak uzaklaşmak, tabanları yağlamak.
(kadın ayakkabılarında) yüksek ve sivri topuk
zorba bir diktatörün esiri olma