1. menteşe, reze.
    Oil the hinges, the gate is creaking.
  2. (midye vb. hayvanların kabuğunda) eklem, mafsal, oynak.
  3. ilke, prensip, esas kural, temel, dayanak.
    The home is the hinge on which family life turns.
  4. mount ile ayni anlama gelir. (pulculukta) pulu albüme tutturan ve incelenmek için pulun kaldırılmasına
    imkân veren ince zamklı kâğıt.
  5. menteşelemek, rezelemek, menteşe takmak, menteşe ile tutturmak.
    The cupboard door is hinged on the
    right, so it opens on the left.
  6. (menteşe gibi) dönmek, asılmak.
kemer menteşesi
bilyeli mesnet
düz menteşe: kapı kapandığı zaman duvar içinde değil dış yüzeyde kalan menteşe. İsim
kapı menteşesi
flap ile ayni anlama gelir. menteşe kanadı.
reze
(boydan boya) uzun menteşe.
tekyönlü/düz eklem: yalnız bir düzlemde hareket sağlayan eklem, (dirsek gibi).
bir ittifaka bağlı olmak Fiil
talik etmek Fiil
-e dayanmak, bağlı/tâbi olmak.
Everything hinges on his decision. The success of the enterprise will
hinge on the dedication of the people involved.