1. çotuk, kütük.
  2. kesilen uzvun geri kalan parçası.
  3. yanan mumdan artakalan parça.
  4. kök.
  5. sun'î/tahta bacak.
  6. topallama, tahta bacakla yürüme.
  7. siyasî hatiplere mahsus kürsü.
    go on the stump: kürsüye çıkmak/nutuk söylemek.
  8. kanape ayağı.
  9. gölge kalemi karakalem resimde gölge vurmak için kullanılan meşin kalem veya kâğıt tomarı.
  10. (kriket) üç hedef sopasından herbiri.
  11. meydan okuma.
  12. kesip kökünü bırakmak.
  13. çotukları/kökleri çıkarmak.
  14. ayağı bir şeye çarpmak, tökezlemek.
  15. meydan okumak.
  16. şaşırtmak, afallatmak.
    This riddle stumps me.
  17. yer yer dolaşarak siyasî nutuklar vermek.
    to stump a state: eyalet içinde gezerek nutuklar vermek.
  18. (kriket) hedefi vurarak birini oyun dışı etmek.
  19. karakalemle gölge vurmak.
  20. topallayarak yürümek.
oğlunun borçlarını istemeye istemeye ödemek Fiil
âciz olmak, şaşkın bir halde olmak, şaşırıp kalmak,
mec. apışıp kalmak.
siyasi propoganda konuşmaları yapmak Fiil
seçim propogandası yolculuğuna çıkmış
başkası hesabına nutuklar söylemek.
(US) âciz olma
şaşkın olma
bir güçlükten kurtulmak için kolaylıkla bir bahane uydurmak Fiil
yaya gitmek Fiil
sigara izmariti
bir ağacın kütüğü
(US) seçim konuşması yapan konuşması
politik konuşma yapma
(US) seçim konuşması yapan hatip
(US) seçim konuşması
(US) siyasi propoganda konuşması
seçim propagandası için memleketi dolaşmak Fiil
(fazlaca bir parayı) istemeye istemeye ödemek.
He was asked to stump up the rest of the money.