throat

clear one's throat

boğazını temizlemek.

cut one's own throat

bindiği dalı kesmek, kendi kendine zarar vermek.

cut one's throat

kendi kendine zarar vermek Fiil

cut one's throat

bindiği dalı kesmek Fiil

cut one's throat

birinin boğazını kesmek Fiil

ear-nose-throat surgeon

kulak-burun-boğaz cerrahı İsim, Tıp

ear-nose-throat surgeon

KBB cerrahı İsim, Tıp

ear-nose-throat surgery

kulak-burun-boğaz cerrahisi İsim, Tıp

ear-nose-throat surgery

KBB cerrahisi İsim, Tıp

have a lump in one's throat

üzülmek, vicdan azabı çekmek, yüreğinin yağı erimek, boğazı tıkanmak/düğümlenmek.

jump down one's throat

boğazına sarılmak Fiil

jump down one's throat

haşlamak Fiil

jump down someone's throat

throat (11).

jump down someone's throat

(a) birinin gırtlağına sarılmak, kavga etmek, (b) azarlamak, haşlamak.

jump down someone's throat

şiddetle birinin sözünü kesmek, konuşması esnasında birden atılmak.

lie in one's throat

palavra sıkmak Fiil

lie in one's throat (or teeth)

çok yalan söylemek, korkunç yalanlar söylemek.
He's lying in his teeth: Baştanbaşa/hep yalan söylüyor.

lump in one's throat

üzüntü, huzursuzluk, vicdan azabı.

ram down one's throat

istemediği bir şeyi/fikri zorla kabul ettirmek, zorlamak.
Father keeps ramming it down my throat that

ram something down one's throat

zorla kabul ettirmek Fiil

ram something down one's throat

birinin gırtlağına basmak Fiil

ram/thrust something down someone's throat

zorla kabul ettirmek, sıkboğaz etmek, ister istemez razı etmek.

stick in one's throat

dili varmamak, bir türlü söyleyememek, söylenmesi güç olmak, boğazında düğümlenip kalmak.
The words

stick in one's throat (food , because of worry)

boğazından geçmemek Fiil

stick in someone's throat

dokunmak Fiil

stick in someone's throat

söylemeye korkmak Fiil

stick in someone's throat

boğazında düğümlenmek Fiil

stick in someone's throat

söylemeye dili varmamak Fiil

stick in someone's throat

söyleyememek Fiil

stick in someone's throat

kabullenememek Fiil

stick in someone's throat

ağırına gitmek Fiil

be at each other's throat

boğuşmak Fiil

be full throat

yüksek sesle telaffuz etmek Fiil

blue throat

buğdaycıl bülbül
(Luscinia svecica cyanecula): kara tavukgillerden Avrupa ve Asyada söğütlük ve İsim

cut one another's throat

birbirinin iflâsına sebep olacak derecede rekabete girişmek.

cut sb's throat

birinin boğazını kesmek Fiil

fly at sb's throat

birinin boğazına saldırmak Fiil

force sb's throat

bir şeyi zorla kabul ettirmek Fiil

have a lump in the throat

üzüntüden boğazı tıkanmak/düğümlenmek, tıkanır gibi olmak.

have a soar throat

boğazı ağrımak.

have a sore throat

boğaz olmak Fiil

have a sore throat

boğazı ağrımak Fiil

have a tickle in the throat

gıcık tutmak Fiil

have someone by the throat

gırtlağına sarılmak.
He had me by the throat: Gırtlağıma sarıldı.

jump down sb's throat

birini şiddetle terslemek Fiil

ram down sb's throat

istemediği bir şeyi birine zorla dinletmek Fiil

scratchy throat

boğazda batma hissi İsim, Tıp

smoker's throat

çok sigara içenlerde görülen boğaz hastalığı.

sore throat

boğaz ağrısı. İsim

start fighting with someone grabbing him by the throat

boğazına sarılmak Fiil

strep throat

streptokok anjini İsim, Tıp

tickling sensation in the throat

gıcık

throat culture

boğaz kültürü İsim, Tıp

throat microphone

yakaya takılan mikrofon

throat of a furnace

fırın ağzı

throat sweetbread

sweetbread ile ayni anlama gelir. (yiyecek olarak) özden, timüs bezi.

throat sweetbread

sweetbread (2). İsim

(eyes , throat , etc) to have a burning sensation

yanmak Fiil

cut throat competition

öldürücü rekabet

cut throat competition

fiyatların piyasadaki hiçbir üreticinin kâr edemeyecek bir noktaya düşmesi

ear nose and throat specialist

kulak burun boğaz uzmanı İsim, Tıp

ear, nose and throat (ENT)

kulak burun boğaz (KBB) İsim, Tıp

ear-nose and throat specialist

kulak-burun-boğaz hastalıkları uzmanı