1. Edat altın(d)a.
    under a table. under a tree. under medical treatment.
  2. Edat (a) içinde, dibinde.
    under separate cover: ayrı bir zarf içinde.
    under water: suyun dibinde/içinde.
    (b) eteğinde.
    under the hill.
  3. Edat -den aşağı.
  4. Edat etkisile, (basınç vb.) altında, kuvvetile.
    to sink under a heavy load. under sail.
  5. Edat (başlığı) altında, (sınıf/grup) içinde, … olarak.
    classify the books under "Fiction" and "General".
  6. Edat … ile.
    under a false name.
    a statement under oath: yeminli ifade.
    to register under a new name.
  7. Edat -den az/noksan/eksik.
    purchased under cost. It will cost under 10 dollars.
  8. Edat aşağısında, (rütbece/önemce) daha küçük.
  9. Edat emrinde, kumandası altında.
  10. Edat nezaretinde, rehberliğinde, önderliğinde, yönetimi altında.
    to study violin under Heifetz.
  11. Edat (etkisi) altında.
    under the circumstances: bu koşullar/şartlar altında, öyle ise, o halde.
  12. Edat himayesinde.
    under guard.
  13. Edat (yetkisi/izni/tanıklığı) ile.
    under one's hand or seal. under his own signature.
  14. Edat gereğince, hükmüne göre.
    under the law: yasa gereğince.
    under the terms of the treaty:
    Antlaşma hükümlerine göre.
    under penalty of law: cezaya çarptırılabilir.
  15. Edat … iktidarı/saltanatı zamanında, -ce, tarafından.
    under Queen Elizabeth: Kraliçe Elizabet'in saltanatı
    zamanında.
    The law passed under the new Congress: Yeni Kongre tarafından çıkarılan yasa.
  16. Edat … halinde, -de.
    under repair: tamirde.
  17. Edat ekilmiş.
    an acre under wheat: buğday ekilmiş 4 dönümlük arazi.
    under cultivation: ekili (arazi).
  18. Zarf altına, altından.
    go over the fence, not under.
  19. Zarf aşağıda.
  20. Zarf daha az.
    selling shirts for $8 and under.
  21. Zarf aşağı mevkide/halde.
  22. Zarf hükmü altında, tâbi olarak, teslimiyetle, boyun eğerek.
  23. Sıfat alt, aşağı, altta/aşağıda bulunan.
    an under layer: alt tabaka.
  24. Sıfat ast, daha küçük mevkide bulunan.
  25. Sıfat (derecesi/miktarı) daha az/hafif.
    an under dose of medicine.
  26. Sıfat (bir kimsenin/ilâcın) etkisi altında bulunan.
    under hypnosis. under anesthetic.
  27. Sıfat yetersiz.
açıktan (ödeme), elden (ödeme), kayıtdışı (ödeme) Zarf
fısıltı ile, yavaş sesle.
to swear under one's breath: yavaş sesle (içinden) küfretmek.
to
protest under one's breath: homurdanmak.
Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü İsim, Uluslararası Hukuk
kendi adı altında iş yapmak Fiil
kendi hesabına iş yapmak Fiil
(a) ayağını kaydırmak, plânlarını bozmak, (b) delillerini çürütmek.
yalan dolanla kendine yol açmak Fiil
bir satış sözleşmesi nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirmek Fiil
(a) kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek, canını sıkmak, damarına basmak, (b) etkilemek, duygulandırmak.
birinin ayaklarına dolaşmak, işine engel olmak.
bir kimsenin burnu dibinde yer almak Fiil
gözünün önünde olup bitmek Fiil
birini emrine tabi kılmak Fiil
bir şeye yetkili olmak Fiil
becerisini saklamak Fiil
örnek olmak istememek Fiil
kendi yeteneğini gizlemek Fiil
mektuplarını kilit altında tutmak Fiil
haberi kimseye söylememek Fiil
gecik(tir)mek, vaktinde harekete geçmemek, savsaklamak, ihmal etmek, âtıl davranmak, fırsatı kaçırmak.
bir teminat altında haklarını kaybetmek Fiil
bir teminat altında haklarını kaybetmek Fiil
düşmanlığını dostluk maskesi ardına gizlemek Fiil
atik davranmak, vakit kaybetmemek, zamanında harekete geçmek, çok faal olmak.
çok faaliyet göstermek Fiil
aşkın sigorta İsim, Sigorta
Evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri (NACE kodu: 53.1) İsim, Sanayi ve Zanaatler
Evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri (NACE kodu: 53.10) İsim, Sanayi ve Zanaatler
bir kitabı kendi adıyla yayımlamak Fiil
bir kitabı kendi adına yayımlamak Fiil
birini himayeye almak Fiil
birini koruma sına almak Fiil
kol kanat germek Fiil
himayesine almak Fiil
(a) karnın(d)a, midesin(d)e.
With a few scotches under his belt, he's everyone's friend: Birkaç
kadeh viskiyi midesine indirince herkesle ahbap kesilir. (b) görmüş geçirmiş.
He already had a few hand-to-hand fights under his belt when he was sent to front: Cepheye gönderilmeden önce birkaç süngü harbi görmüş geçirmişti.
fısıldayarak
alçak sesle
gizli, saklı, mahrem.
Keep it under your hat! Kimseye söyleme! Aramızda kalsın!
gizli.1 9.
under one's eyes: gözlerinin önünde.
kendi adı altında
imzası altında
elinde, eli altında, etkisi/yetkisi dahilinde.
to be under someone's thumb: birisinin etkisi/tahakkümü
altında olmak.
to keep someone (well) under one's thumb: birisini etki altında bulundurmak, avucunun içine almak.
himayesi altında, … tarafından korunan.
(Birisinin) gözünün önünde, göz göre göre, apaçık/âşikâr bir şekilde, burnunun dibinde.
avukatına danışmak bahane siyle
eksik sigorta İsim, Sigorta
eksik sigorta yapmak İsim, Sigorta
tezgâh altı, yasadışı, kaçak Sıfat
(olta mantarı) suya batmak.
(gemi) dalgalara karşı.
The ship was bows under most of the storm: Fırtına esnasında gemi çoğunlukla
dalgalara karşı yol aldı.
râmetmek, boyun eğdirmek, kendine tâbi kılmak.
boyun eğmek Fiil
(a) idare/kontrol edilmek, … tarafından yönetilmek, …'e bağlanmak, idaresine girmek.
This committee
will come under the new Education Department. (b) maruz kalmak, uğramak, karşılaşmak.
We came under heavy gunfire.
to come under someone's influence: birisinin etkisi/nüfuzu altına girmek. (c) … (başlığı) altında bulunmak.
What heading does this come under? Buna ne başlık vereceğiz?
piyasa fiyatından aşağı satmak Fiil
aşağıdaki gibi
Avustralya veya Yeni Zelanda'da.
(a) görevli/sorumlu olmak, (b) … sınıfına/grubuna girmek/dahil olmak, … olarak dasnif edilmek, tâbi olmak, maiyetine girmek.
altına girmek Fiil
uymak Fiil
altına sığmak Fiil
altgeçit
(a) altına girmek, (b) altından geçmek, (c) önlemek, kontrol altına almak, hakkından gelmek.
get a
fire under: yangını söndürmek.
(a) iflâs etmek, mahvolmak, (b) (gemi) batmak, (c) katlanmak, duçar/maruz olmak, (yük/sorumluluk altında) ezilmek.
(a) dayanamamak, çökmek, yenilmek, teslim olmak, (b)
k.d. iş hayatında başarı gösterememek, batmak,
iflâs etmek.
His business went under.
(bir şeyi) kontrol etmek Fiil
hâkim olmak, kontrol altında tutmak.
He kept his feelings under. We tried to keep the fire under. Fiil
baskı altında tutmak, hükmetmek, tahakküm etmek.
Formers rulers kept the people under. Fiil
teslim olmak Fiil
emrine tâbi olmak.
saban ile kazıp gömmek.
itip daldırmak.
(a) iş altında ezmek, işe boğmak, (b) hezimete uğratmak, tamamen yenmek.
karla örtmek. Fiil
çift sürerek bir şeyi toprağın altına koymak Fiil
örselenmiş durumda
küçük olan
reşit olmayan
rüştüne ermemiş
rüştünü kazanmamış
askere alınmış
silah altında
tutuklu, mevkuf.
to place/put someone under arrest: bir kimseyi tutuklamak/tevkif etmek.
house/open
arrest: göz hapsi.
tutuklu Sıfat, Hukuk
eksik tahakkuk
yeminli.
gümrük antreposunda
(a) yelken açmış, pupa yelken, (b) çadırda.
to sleep under canvas: çadırda yatmak/uyumak.
yelkenli, yelkenle hareket eden.
bir şirket ticarete başlarken (genellikle pahalı olan) başlangıç aşamasından geçmesini sağlayacak kadar
yeterli sermayesi olmaması durumu
komutasında
tazyik altında
icbar yoluyla
incelenmekte, gözden geçirilmekte, tetkik edilmekte.
the question under consideration: incelenmekte olan sorun.
dingil takımı
akit ile bağlı
yönetilebilir, kumanda/idare edilebilir, kontrol altında, yola gelir, uysal.
be under control:
yönetilebilmek, kontrol altında olmak.
bring under control: yola getirmek, duruma hâkim olmak, işleri yoluna koymak.
It took the teacher months to bring her class under the control.
himaye altında, koruyucu kuvvet eşliğinde.
düzeltilmekte
(a) gizlice, hafiyen, (b) gizlenmiş, sığınmış, (c) zarf içinde.
under separate cover: ayrı bir
zarfta.
address someone under cover of another: başkası vasıtasıyla birine mektup göndermek.
kadının kocasının himayesi altında olması
(toprak) işlenmiş
tedavi altında
gözetim altında Sıfat
karanlığın himayesinde
müzakere edilmekte
müzakere halinde
ihtilaflı
zorlamayla
baskı altında Zarf, Hukuk
kısmi işsizlik
yeterince çalışmama
muhafaza altında
(a) ateş altında (özellikle askerî birlik).
to show courage under fire.
be under fire:
düşman ateşine maruz kalmak. (b) tenkide/eleştiriye maruz, muaheze edilen, hücuma uğramış.
zoraki
vesayet altında
basit el yazısıyla
güverte altında
noksan sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden düşük olması
eksik sigorta
kiracısı olduğu bir mülkü başkasına kiralamak Fiil
yardımcı müdür
yeminli
düşük ücretli
bahanesiyle
maliyet fiyatı altında
kaydı ihtirazi
kaydı ihtirazi ile
karantinada
tamirat halinde
tamirde
seyir halinde, yelken açmış olarak.
mühürlü
(Br) müsteşar
ilâçla yatıştırılmış/teskin edilmiş.
He's under sedation and resting quietly in bed.
nezaret altında
şüphe altında
gerilimli
'nın yönetiminde
bu şartlar altında
bugünkü şartlar altında Zarf
yedeğe alınmış, yedekte çekilmekte.
garanti altında
yolda, hareket halinde, devinmekte, seyir halinde. Zarf
(sükûnetten) harekete geçerek. Zarf
ilerlemekte, başlanmış, yoluna girmiş.
Prepatations were under way . Zarf
(a) ilerlemekte, hareket halinde.
be under way: (gemi) hareket halinde olmak.
get under way:
(gemi) hareket etmek,
mec. işe başlamak. (b) gelişmekte, devam etmekte.
The program is under way.
under way Zarf
ağırlıkça eksik gelmek Fiil
(halktan) gizli, saklı.
keep under wraps: gizli tutmak, gizlemek, saklamak.
take the wraps
off: açığa çıkarmak, açıklamak.
sözleşme tahtında
temyiz edilen ... Sıfat, Hukuk
yeminle beyan etmek Fiil
hacir altına alınmak Fiil
tamirat halinde olmak Fiil
vesayet altındaki çocuk
haberi olmak Fiil
polis eşliğinde sevk etmek Fiil
sansürlü gazete
garantiyi ödemek Fiil
garantili ödemek Fiil
fiyatının altında satmak Fiil
(Br) senedi kırmak Fiil
rapor haftası İsim