(tiyatro) rolünün ilk provasını yapmak
Fiil
yürüyerek bir dakikalık mesafede
elebaşı, bir grubun mütehakkim/gösterişçi önderi.
İsim
yürüyerek posta dağıtan postacı
birini yürüyüşünden tanımak
Fiil
yürüyerek on dakikalık mesafe
deniz gören evlerin damındaki balkon.
(polis) hırsızı alıp götürmek
Fiil
caddenin karşısına geçmek
Fiil
(a) …'den çok daha hızlı ilerlemek, rahatlıkla kazanmak.
My horse just walked away from all others in that race. (b) (kazadan) ucuz kurtulmak.
To walk away from a car crash.
kazadan ucuz kurtulmak
Fiil
birine karşı rahat zafer elde etmek
Fiil
(a) çalmak, yürütmek, aşırmak. (b) (yarışmada vb.) kazanmak.
To walk away with all the honors. To walk off with the first prize.
burnu bile kanamamak
Fiil
burnu bile kanamadan kurtulmak
Fiil
(Br) keşide ve tediye yeri ayrı olan poliçe
(Br) tahsil masrafları
İsim
(Br) keşide ve tediye yeri aynı olan poliçe
ilerlemek, ileri yürümek, yürüyerek ilerlemek.
içeri girmek.
walk in!: içeri buyurun!
caddelerde kafile halinde yürümek
Fiil
şosenin ortasından yürümek
Fiil
(a) yürüyerek ayılmak/kurtulmak.
To walk off a headache. (b) ansızın terketmek.
(a) çalmak, yürütmek, aşırmak. (b) (yarışmada vb.) kazanmak.
To walk away with all the honors. To walk off with the first prize.
ayakları yerden kesilmek
Fiil
mutluluktan havalara uçmak
Fiil
sevinçten havalara uçmak
Fiil
son derece dikkatlı davranmak
Fiil
(politikada) krize göğüs germek
Fiil
kaldırımın iç tarafında yürümek
Fiil
(a) greve gitmek, grev yapmak, (b) (protesto mahiyetinde) terketmek, bırakıp gitmek.
To walk out of a committee meeting.
greve destek vermek
Fiil, İstihdam
bir toplantıyı terk etmek
Fiil
toplantıyı terketmek
Fiil
yüzüstü bırakmak, terketmek, bırakıp gitmek.
He just walked out on his wife and family without saying a word.
(US) birini terk etmek
Fiil
eşlik etmek, beraber gezmek, dolaşmak, kur yapmak.
walk out with a young man: (kız) bir gençle dolaşmak.
kolay zafer kazanmak
Fiil
(a) kolayca yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak.
Our party walked over the opposition in the elections. (b) hakaret etmek, kötü davranmak. (c) tepesine binmek, esir gibi kullanmak, her dediğini yaptırmak.
Jill is so friendly and helpful that people walk all over her.
(US) birini dolandırmak
Fiil
birini ansızın terk etmek
Fiil
birini komşunun kapısına kadar geçirmek
Fiil
birinin yakasına yapışmak
Fiil
sahne oyuncusu olmak
Fiil
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
güvertede gidip gelmek
Fiil
(tıp öğrencisi) hastahanelerde çalışmak.
(korsan vb. zoru ile) geminin yan tarafından uzanan kalas üzerinden gözleri bağlı yürüyüp suya düşerek boğulmak.
kaldırım orospuluğu yapmak
Fiil
az konuşup çok iş yapmak
Fiil
semtin her tarafını gezmek
Fiil
(a) yaklaşmak, (b)
(sirk vb.) girip seyretmek.
walk up, ladies and gentlemen!: Bayanlar,
baylar, buyurun, girip seyredin!
peronda ileri geri yürümek
Fiil
salına salına yürümek
Fiil
namuslu bir hayat sürmek
Fiil
yürüyerek/koşarak geçmek/geçip gitmek.
tesadüfi hareket teorisi (hisse senetleri fiyat hareketlerinin geçmişteki hareketlere bağlı olmadığı
ve belirli bir düzen göstermediği kavramı
grev gözcüsü hattında yürümek
Fiil
tıp öğrencisinin son sınıfta kliniklerde çalışması
sevinçten uçmak, etekleri zil çalmak.
Since her engagement she has been walking on air: Nişanlandığından
beri sevinçten uçuyor.