1. Fiil yürümek, yürüyerek/yaya gitmek.
    To walk to
    town. To walk (for) 5 km.
  2. Fiil yürüyüş yap(tır)mak, gezinmek.
    He walked them about the park.
    walk the floor: adımlamak.

    walk the streets: sokaklarda sürtmek, sokak sokak dolaşmak.
    walk the wards: viziteye çıkmak.
    walk past: yürüyerek (önünden) geçmek.
  3. Fiil yavaş yavaş ilerlemek.
  4. Fiil davranmak, hareket etmek.
    To walk in peace. To walk humbly in the sight of God.
  5. Fiil (ruh, hayalet, vb.) görünmek, gezinmek.
    Do the spirits of dead walk at night?
  6. Fiil yürütmek, yavaş yavaş gezdirmek/tutup götürmek.
    He's walking the dog. To walk a bicycle.
  7. Fiil birlikte yürüyüşe çıkmak.
  8. Fiil adımlamak, adımla ölçmek.
    To walk the border.
  9. Fiil yerinden oynatmak.
    He typed so hard that the lamp walked right off the desk.
  10. Fiil, Tiyatro
    walk through: ilk provaları yapmak.
  11. İsim yürüyüş, yürüme.
    fall into a walk : (koşan at) yürüyüşe geçmek.
  12. İsim gezi, gezinti, gez(in)me.
    go for a walk : gez(in)mek, gezmeye gitmek.
  13. İsim yürüyüş mesafesi.
    not more than ten minutes' walk from the town.
  14. İsim hal ve gidiş, tavır, hareket, davranış.
  15. İsim uğraş, meşgale, geçim/faaliyet şekli.
    walk of life: meslek, geçim tarzı, toplumsal durum.
    A
    doctor and a worker are in different walks of life.
  16. İsim gezi alanı, gezinti yeri.
    There are many pretty walks in the park.
  17. İsim, Beyzbol topa vurmadan kaleye ilerleyebilme hakkı.
  18. İsim yol, kaldırım, yaya yolu, yürüyecek yer.
  19. İsim ağaçlar/bitkiler arasındaki dar geçit/yol.
  20. İsim otlak, evcil hayvanların gezip otlamasına ayrılan kapalı saha.
  21. İsim (Antillerde) ağaçlık , özellikle kahve yetiştirme alanı.
  22. İsim topluluk, özellikle uzun gagalı kuşların topluluğu.
  23. İsim sokak satıcılarının geçtiği yol.
uykuda gezmek.
(tiyatro) rolünün ilk provasını yapmak Fiil
alnı açık yürümek Fiil
başı dik yürümek Fiil
başı kalkık yürümek Fiil
başı dik yürümek Fiil
sıralamak Fiil
ayaklanmak Fiil
yürüyerek bir dakikalık mesafede
dolaştırılmak Fiil
widow's walk.
elebaşı, bir grubun mütehakkim/gösterişçi önderi. İsim
yürüyerek şehir turu
yaya geçidi
akşam gezintisi
gezintiye çıkmak Fiil
yürüyüşe çıkmak Fiil
sallana sallana
gezinerek gitme
ay da yürüyüş
ayda yürüyüş
yürüyerek posta dağıtan postacı
posta müvezzii
epey uzun bir yürüyüş
trotuvar
dolaştırmak Fiil
birini yürüyüşünden tanımak Fiil
yürüyerek on dakikalık mesafe
deniz gören evlerin damındaki balkon.
(polis) hırsızı alıp götürmek Fiil
gezinmek Fiil
dolaşmak Fiil
sokaklarda sürtmek Fiil
caddenin karşısına geçmek Fiil
karşıya geçmek Fiil
tavaf etmek Fiil
gezmek Fiil
(a) …'den çok daha hızlı ilerlemek, rahatlıkla kazanmak.
My horse just walked away from all others
in that race. (b) (kazadan) ucuz kurtulmak.
To walk away from a car crash.
kazadan ucuz kurtulmak Fiil
birine karşı rahat zafer elde etmek Fiil
(a) çalmak, yürütmek, aşırmak. (b) (yarışmada vb.) kazanmak.
To walk away with all the honors. To
walk off with the first prize.
burnu bile kanamamak Fiil
burnu bile kanamadan kurtulmak Fiil
yürüyerek geri dönmek.
(Br) keşide ve tediye yeri ayrı olan poliçe
(Br) tahsil masrafları İsim
(Br) keşide ve tediye yeri aynı olan poliçe
aşağı inmek.
dünya evine girmek Fiil
evlenmek Fiil
ilerlemek, ileri yürümek, yürüyerek ilerlemek.
içeri girmek.
walk in!: içeri buyurun!
caddelerde kafile halinde yürümek Fiil
şosenin ortasından yürümek Fiil
tuzağa düşmek Fiil
bir tuzağa düşmek Fiil
tuzağa düşmek Fiil
kolayca kazanmak Fiil
toplumdaki yer
(a) yürüyerek ayılmak/kurtulmak.
To walk off a headache. (b) ansızın terketmek.
(a) çalmak, yürütmek, aşırmak. (b) (yarışmada vb.) kazanmak.
To walk away with all the honors. To
walk off with the first prize.
üzerinde yürümek.
ayakları yerden kesilmek Fiil
mutluluktan uçmak Fiil
sevinçten uçmak Fiil
mutluluktan havalara uçmak Fiil
havalarda uçmak Fiil
sevinçten havalara uçmak Fiil
uçmak Fiil
son derece dikkatlı davranmak Fiil
para içinde yüzmek Fiil
(politikada) krize göğüs germek Fiil
kaldırımın iç tarafında yürümek Fiil
(a) greve gitmek, grev yapmak, (b) (protesto mahiyetinde) terketmek, bırakıp gitmek.
To walk out of a committee meeting.
greve destek vermek Fiil, İstihdam
bir toplantıyı terk etmek Fiil
toplantıyı terketmek Fiil
yüzüstü bırakmak, terketmek, bırakıp gitmek.
He just walked out on his wife and family without saying a word.
(US) birini terk etmek Fiil
eşlik etmek, beraber gezmek, dolaşmak, kur yapmak.
walk out with a young man: (kız) bir gençle dolaşmak.
baskın çıkmak Fiil
kolay yenmek Fiil
kolay zafer kazanmak Fiil
(a) kolayca yenmek, üstün gelmek, baskın çıkmak.
Our party walked over the opposition in the elections.
(b) hakaret etmek, kötü davranmak. (c) tepesine binmek, esir gibi kullanmak, her dediğini yaptırmak.
Jill is so friendly and helpful that people walk all over her.
etrafını dolaş(tır)mak.
(US) birini dolandırmak Fiil
birini ansızın terk etmek Fiil
birini komşunun kapısına kadar geçirmek Fiil
birinin yakasına yapışmak Fiil
(US) işten kovulmak Fiil
başı dik dolaşmak Fiil
sahne oyuncusu olmak Fiil
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
kuzu gibi uslu olmak, her söyleneni yapmak, çok itaatli olmak.
That new teacher really make the students walk the chalk.
güvertede gidip gelmek Fiil
(tıp öğrencisi) hastahanelerde çalışmak.
yolu sona ermek Fiil
(korsan vb. zoru ile) geminin yan tarafından uzanan kalas üzerinden gözleri bağlı yürüyüp suya düşerek boğulmak.
plank1 (5).
kaldırım orospuluğu yapmak Fiil
izleri takip etmek Fiil
az konuşup çok iş yapmak Fiil
semtin her tarafını gezmek Fiil
(a) yaklaşmak, (b)
(sirk vb.) girip seyretmek.
walk up, ladies and gentlemen!: Bayanlar,
baylar, buyurun, girip seyredin!
peronda ileri geri yürümek Fiil
yol boyunca yürümek Fiil
topallamak Fiil
salına salına yürümek Fiil
namuslu bir hayat sürmek Fiil
dürüst
yürüyerek/koşarak geçmek/geçip gitmek.
umursamaz kimse
tesadüfi hareket teorisi (hisse senetleri fiyat hareketlerinin geçmişteki hareketlere bağlı olmadığı
ve belirli bir düzen göstermediği kavramı
grev gözcüsü hattında yürümek Fiil
tıp öğrencisinin son sınıfta kliniklerde çalışması
sevinçten uçmak, etekleri zil çalmak.
Since her engagement she has been walking on air: Nişanlandığından
beri sevinçten uçuyor.