önceden

English Turkish Phrases

action önceden düzenlenmiş dava
formed
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. Adverb previously
  2. Adverb originally
  3. at first
  4. Adverb formerly
  5. beforehand
  6. in advance
  7. (Lat.) ab ante
  8. dead horse
  9. aforetime
  10. in the beginning
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

daha önceden
previous Adjective
önceden akla gelmeyen
unsuspected
önceden alınan ivaz
executed consideration
önceden alınan kâr
deferred profit
önceden alınan tat
foretaste
önceden alınan tertibat
prearrangement
önceden ara belleğe alma
anticipatory buffering Information Technology
önceden ayar etmek
to pre set Verb
önceden ayarlanmış
preset Adjective
önceden ayarlanmış evlilik
arranged marriage Noun
önceden ayırmak
to pre empt Verb
önceden basılmış sipariş formu
preprint order form
önceden başlama
start
önceden belirlenmiş
preset Information Technology
önceden belli olan sonuç
foregone conclusion
önceden belliydi
foregone conclusion
önceden bildirme
notice in advance
önceden bilet almak
to book a ticket Verb
önceden bilet satışı
advance ticket sale
önceden bilgi
brief
önceden bilinemeyecek
unforeseeable Adjective
önceden dökülmüş beton
precast concrete
önceden düşünme
premeditation
önceden düşünme
forethought
önceden düşünme
aforethought
önceden düşünmeden
off the top
önceden düşünmeden
unawares
önceden düzenlemek
to prearrange Verb
önceden geri ödeme
anticipated repayment
önceden görme
prevision
önceden görülebilecek risk
perceivable risk
önceden haber alma
foreknowledge
önceden haber verip uyarmak
to forewarn Verb
önceden haber vermek
to warn Verb
önceden hazırlamak
to predispose Verb
önceden hazırlamak
to precondition Verb
önceden hazırlanan konuşma
organized talk
önceden hazırlanmadan
on the spur of the moment
önceden hazırlanmayan konuşma
unprepared speech
önceden hazırlanmış
canned
önceden hazırlıksız
extemporaneous
önceden hesaplama
precalculation
önceden hesaplamak
to precalculate Verb
önceden hesaplanan giderler
predetermined cost
önceden hesaplanan maliyet
anticipated cost
önceden hesaplanan masraf
a cost
önceden hesaplanmış ya da hesabı önceden yapılmış bir kredi
precomp
önceden hüküm vermek
to prejudge Verb
önceden ima etme
foreshadowing Noun, Language-Literature
önceden imal edilmiş parçalarla yapılmış
build up
önceden ısıtmak
to preheat Verb
önceden ısmarlamak
to subscribe for Verb
önceden izin
advance leave
önceden izin almaksızın
without prior permission Adverb
önceden kararlaştırılmış
preconcerted
önceden kararlaştırmak
to preconcert Verb
önceden kaydedilen yayın
prerecorded broadcast
önceden kaydedilmiş
prerecorded
önceden kaydedilmiş program
recorded program (me)
önceden kaydedilmiş program
recorded program (me
önceden kaydedilmiş program
recorded program me
önceden kaydedilmiş yayın
recorded broadcast
önceden kazanılmış hak
antecedent right
önceden kestirilebilir
predictable
önceden mahkûm etmek
to foredoom Verb
önceden mahkûmiyet giymiş
convicted previously
önceden mevcut ipotek
underlying mortgage
önceden nasip etmek
to preordain Verb
önceden ödeme
anticipate payment
önceden ödeme
advance pays
önceden ödeme
accelerated redemption
önceden ödeme
payment in advance by anticipation
önceden ödeme
anticipated payment
önceden ödeme
anticipation of payment
önceden ödeme
prepayment Noun
önceden ödeme hakkı
prepayment privilege
önceden ödeme indirimi
(US) anticipation discount
önceden ödeme indirimi
anticipation discount
önceden ödenebilir
prepayable
önceden ödenen kira
prepaid rent
önceden ödenen maaş
advance of salary
önceden ödenen ücret
advance of wages
önceden ödenen ücretler
advance wages Noun
önceden ödenmiş gider
deferred charges to expense
önceden ödenmiş giderler
deferred charge
önceden ödenmiş giderler
deferred debit
önceden ödenmiş giderler
deferred charges Noun
önceden ödenmiş giderler
prepared expenses Noun
önceden ödenmiş giderler
deferred charge (to expense)
önceden ödenmiş kira
prepaid rent
önceden ödenmiş masraf
prepaid expense
önceden ödenmiş sigorta
prepaid insurance
önceden ödenmiş sigorta primi
unexpired insurance
önceden ödenmiş tazminatların cetveli
compensation history
önceden önlem alarak
proactively Adverb
önceden otelde rezervasyon yapmak
to book hotel accommodation in advance Verb
önceden pişirilmiş
cook- chill
önceden planlamadan oluveren
spontaneous Adjective
önceden planlamak
to preplan Verb
önceden planlanmış eylem
preconcerted action
önceden rezervasyon yapmak
to book in advance Verb
önceden rezervasyon yaptırmak
to book in advance Verb
önceden rezerve edilen uçuş
advanced booking flight
önceden saptanan maliyet
scheduled costs
önceden saptanan maliyet
schedule cost
önceden saptanmış amaçlar
planned selling
önceden saptanmış olana uyamama
stand- up
önceden satın alınmış bilet
advanced-purchased ticket
önceden satın alınmış bilet
advance-purchased ticket
önceden satın alma
booking in advance
önceden satış
advanced sale
önceden satış
advance sale
önceden sayfalama
anticipatory paging Information Technology
önceden seçmek
to preselect Verb
önceden sezilebilen
foreseeable
önceden silahlandırmak
to forearm Verb
önceden soğutmak
to precool Verb
önceden söylemek
to prophesy Verb
önceden sözü edildiği gibi
previously mentioned
önceden tahmin
prognostication
önceden tahmin edilebilecek hasar
speculative damage
önceden tahmin edilemeyen giderler
contingent expenses Noun
önceden tahmin edilmiş
ex ante
önceden tahsil edilmiş gelir
unearned income
önceden tahsil edilmiş gelir
revenue collected in advance
önceden tahsil edilmiş gelir
deferred revenue to income
önceden tahsil edilmiş gelirler
deferred revenue
önceden tahsil edilmiş gelirler
deferred credits to income Noun
önceden tahsil edilmiş gelirler
deferred credits Noun
önceden tahsil edilmiş kira-
rent received in advance
önceden tanımlamak
to predefine Verb, Information Technology
önceden taraftar olmak
to predispose Verb
önceden tartıp paketlemek
to prepacking Verb
önceden tasarlamak
to prefigure Verb
önceden tasarlamaksızın adam öldürme
manslaughter
önceden tasarlanan plan
premeditated design
önceden tasarlanmamış
unpremeditated
önceden tasarlanmış bir komplo
concocted scheme
önceden tasarlanmış cinayet
premeditated murder
önceden tasasını çekmek
to borrow trouble Verb
önceden telefonla bildirmek
to telephone ahead Verb
önceden var olan
pre existing
önceden var olan borçlar
pre-existing debts Noun
önceden var olan sorumluluk
preexisting liability
önceden var olmak
to already exist Verb
önceden varolan
prior existing Adjective, Law
önceden varsayılan şey
pressupposition
önceden varsaymak
to presuppose Verb
önceden verilmiş söz
previous engagement
önceden yapılan bildirim
preliminary announcement
önceden yapılan masraflar
anticipatory expenditure
önceden yapılan tavizat
intermediate input
önceden yapılmış bir opsiyonun
closing purchase
önceden yer ayırtma
guaranteed reservation
önceden yer ayırtmamış (müşteri
stand- by
önceden yetki verilmiş ödeme
preauthorized payment
...i önceden haber vermek
to give a heads up about ... Verb
bagajıni önceden göndermek
to send one's luggage in advance Verb
bagajını önceden göndermek
to send one's luggage in advance Verb
başarısızlığı önceden tahmin etme
prognostic of failure
basına önceden gösterilen tanıtma filmi
press preview
bedeli önceden ödenmiş
domestic independent tour
bir hafta önceden ihbar
a week's notice
bir hafta önceden ihbar
week's notice
bir saat önceden haber vererek
at an hour's notice
bir senedin önceden ödenmesi
anticipation of a bill
birini önceden uyarmak
to tip someone off Verb
'bunu önceden de görmüştüm'duygusu
deja vu
daha önceden mevcut olmak
to underlie Verb
gelirini önceden tüketmek
to anticipate one's income Verb
gelişimi önceden tahmin etme
prognostic of development
gümrük muamelesini önceden yapmak
to pre-clear customs Verb
hazırlıkları çok önceden yapmak
to make preparations well beforehand Verb
her şeyi önceden tasarlamak
to plan everything ahead Verb
kaderini önceden belirlemek
to predestine Verb
muhalefeti önceden susturmak
to pre-silence the opposition Verb
posta ücretinin önceden ödenmesi
prepayment of postage Noun
saati önceden haber vererek
at an hour's notice
sigortayı önceden başlatma
back dating
sonucu önceden gösteren
prognostic
sözleşmeden önceden anlaşarak vazgeçmek
to contract something out Verb
uçak biletini önceden almak
to book a flight Verb
ücreti önceden ödenmiş
prepaid
ücreti önceden ödenmiş
ground inclusive tour
ücretini önceden ödemek
to prepay Verb
valizini önceden göndermek
(Br) to send on one's luggage Verb
valizini önceden göndermek
to send on one's luggage Verb
yer önceden ayırtmak tılabilir
seats bookable in advance
yolculuk planı önceden hazırlanmış gezi
domestic escorted tour
Turkish-English phrases from Zargan's own database