apart

  1. Adverb parça parça, parçalara.
    to fall apart: parçalanıp (parça parça dökülmek).
  2. Adverb (mesafe, zaman, hareket vb. bakımından) uzakta, ayrı, ayrılmış.
    Paris and Tokyo are thousands of km
    apart: Paris Tokyodan binlerce km uzaktadır.
    to live apart from the world: dünyadan ayrı yaşamak.
    to get apart: ayırmak.
    to keep apart: ayırmak.
    to move/come apart: ayrılmak, uzaklaşmak.
    to tell apart: ayırmak, tefrik etmek, farkını söylemek.
    They are twins, it is difficult to tell them apart: Onlar ikizdir, birbirinden ayırmak zordur.
  3. Adverb bir taraf(t)a.
    to put money apart for education: öğrenim için bir tarafa para ayırmak.
  4. Adverb ayrı ayrı, tek başına, münferiden.
    Taken apart, his view seemed sound enough: Tek başına alınırsa,
    mütaleası isabetli görünüyor.
    If I see the two boys apart, I don't know which is which: İki oğlanı ayrı ayrı görünce hangisinin hangisi olduğunu bilemiyorum.
  5. Adverb bir yana/taraf, bertaraf (ad ve ulaçlarla kullanılır).
    Joking apart, what do you think? Şaka bir yana, fikrin nedir?
  6. Adjective farklı, uzak, ayrı, aralıklı.
    a class apart: bir sınıf farklı (aralarında sınıf farkı var).
    lines
    10 cm apart: 10 cm aralıklı çizgiler.
    He is a man apart from all others: O, herkesten ayrı/farklı bir adamdır.
    worlds apart: birbirinden tamamen ayrı/farklı.
  7. bir tarafa atıvermek.
tasarrufundan belli bir miktarını ayırmak Verb
sallanmak Verb
gene de arada dağlar kadar fark olmak Verb
birşeyi patlatmak Verb
birşeyi patlatarak yok etmek Verb
birşeyi havaya uçurmak Verb
bölmek Verb
dağılmak, darmadağınık olmak, kendiliğinden parçalanıp dökülmek.
I picked up the old book and it just
came apart in my hands.
kopma
ayırmak, ayrılmak.
birbirinden uzaklaşmak, yolları ayrılmak, anlaşamamak.
They had been married for a long time, but
gradually drifted apart until they separated.
parçalanmak, dağılmak, dağılıp dökülmek, parça parça olmak, bozulmak.
parçalanmak, birdenbire kopup ayrılmak.
birbirinden soğumak Verb
araları soğumak Verb
birbirinden uzaklaşmak Verb
iki yabancı gibi olmak Verb
aralarına mesafe girmek Verb
ayırtmak Verb
şaka bir yana
ayırmak Verb
ayrı yaşamak Verb
(gelir vergisi beyannamesi) ayrı oturma
sıkı eleştirmek Verb
aralarında dağlar kadar fark var
(a) çekip ayırmak, parçalamak, (b) şiddetle eleştirmek.
(bir kenara) ayırmak, ayrı koymak, tahsis etmek.
ayırma
(a) sökmek, demonte etmek, parçalara ayırmak.
to take the engine apart: bir motoru sökmek. (b)
tenkit etmek, (sözle) hücum etmek.
She was taken apart for her controversial stand: Onun münakaşacı tutumu tenkit edilmişti. (c) iyice incelemek, elemek, didik didik etmek.
They will take your final report apart: Son raporunu iyice inceleyecekler.
ayırmak, koparmak, soruşturmak.
birinin haksızlığını kanıtlamak Verb
birini kolaylıkla mağlup etmek Verb
birini kolayca yenmek Verb
birini yalancı çıkarmak Verb
birini haksız çıkarmak Verb
birini kolayca alt etmek Verb
bir yeri iyice aramak Verb
birşeyin yanlışlığını kanıtlamak Verb
birşeyin yanlış olduğunu göstermek Verb
birşeyi parçalamak Verb
birşeyin doğru olmadığını göstermek Verb
birşeyi parçalarına ayırmak Verb
bir yeri didik didik aramak Verb
(a) eleştirmek, kötülemek, yerin dibine geçirmek, (b) azarlamak.
birini birinden ayırt etmek Verb
biriyle birini ayırt etmek Verb
birini ayırt etmek Verb
birşeyle birşeyi ayırt etmek Verb
birşeyle birşeyin farkını anlamak Verb
birşeyi birşeyden ayırt etmek Verb
birşeyi ayırt etmek Verb
ayırmak, tefrik etmek, birbirinden ayırt etmek.
I never can tell those two apart: Bunların ikisini
birbirinden hiç ayırt edemem.
bu yan
bu yana
birbirinden çok ayrı
tamamıyla farklı.
Their ways of life are worlds apart: Yaşama tarzları tamamıyla farklıdır.
müstesna, bundan başka, … istisna edilirse, ayrıca, -e ilâveten, … şöyle dursun.
apart from the cost,
the hat doesn't suit me: Fiyatı şöyle dursun, şapka bana yakışmıyor bile.
Good work, apart from a few slight faults: Birkaç ufak yanlış müstesna, iyi bir ödev.
birkaç istisna dışında
apart otel
apart hotel
birşeyi çürütmek Verb
birşeyin yanlış olduğunu kanıtlamak Verb
tamamen zıt.
to be poles apart/asunder: (fikirleri/düşünceleri/görüşleri/zevkleri vb.) birbirine
zıt olmak.
Politically they were poles apart.
çatır çatır sökmek Verb
...'i ...'den farklı kılmak Verb
bir amaç için bir kenara para koymak Verb
apartment hotel
apart hotel
apartment hotel