bay

  1. Noun, Maritime Traffic koy
  2. Noun koy, küçük körfez.
  3. Noun tepelerle çevrili vadi.
  4. Noun kısmen ormanla çevrili arazi.
  5. Noun, Architecture (a) bölme, bölüm.
    The length of the nave is divided into 6 bays: Kilisenin orta holü 6 bölmeye
    ayrılmıştır. (b) pencere çıkması.
    bay window: cumba.
  6. Noun, Aviation uçak gövdesindeki bölme.
    a bomb bay. an engine bay.
  7. Noun ahır ve samanlıkta kuru ot veya saman konulan bölme.
  8. uluma(k), uzun uzun havlama(k).
  9. havlayarak saldırmak.
    The hounds were baying as they followed the escaped prisoner.
  10. kıstırmak.
  11. Noun
    bay tree, sweet bay ile ayni anlama gelir. defne
    (Laurus nobilis).
    bay leaf: defne yaprağı.
  12. Noun
    bayberry ile ayni anlama gelir. Hint defnesi
    (Pimenta acris): Antillerde yetişen ve yapraklarından
    defne kolonyası yapılan bir ağaç.
  13. Noun defneye benzer herhangi bir ağaç.
  14. Noun manolya.
  15. Noun (zafer nişanesi olarak verilen) defne dalından yapılmış taç.
  16. doru, kızıl kahverengi.
  17. doru renkli, kızıl kahverenkli.
kıstırılmış, sıkışık durumda.
a stag at bay: kıstırılmış geyik.
bomba yuvası. Noun
(fabrika) sevkıyat bölümü
yaklaştırmamak, arada mesafe bırakmak.
biriyle kendi arasında güven için mesafe bırakmak Verb
uzakta tutmak Verb
yanına yaklaştırmamak Verb
yükleme yeri
özel park yeri
özel plaj
al-ağaç
(Persea borbonia). G ABD'de yetişen gövdesinin özü kırmızı küçük bir ağaç. Noun
revir, gemi hastanesi.
revir, gemi reviri. Noun
koy
köşeye sıkıştırılmak Verb
defne
(Laurus nobilis). Noun
manolya Noun
Akdeniz defnesi Noun, Food-Kitchen
kıstırılmış, sıkışık durumda.
a stag at bay: kıstırılmış geyik.
son bir ümitle/can havliyle mücadele etmek.
(bir hayvanı veya kimseyi) kapana kıstırmak, çaresiz duruma düşürmek.
(bir kimseyi/şeyi) uzak tutmak, uzaklaştırmak, yaklaştırmamak, kıpırdatmamak.
He kept me at bay with
a long knife. He keeps illness at bay by eating lots of oranges.
to hold/keep the enemy at bay: düşmanı iyice kıstırmak, düşmana göz açtırmamak.
son bir ümitle/can havliyle mücadele etmek.
taşıt aracı hangarı
taşıt araç hangarı
vedalaşma peronu
araba yıkama bölmesi
erkek geyik boynuzunun alttan ikinci çatalı.
bes antler, bez antler ile ayni anlama gelir. Noun
sızlanmak, biteviye yakınmak, boş yere halinden şikâyet etmek.
doru at.
defne ağacı
Akdeniz defnesi Noun, Food-Kitchen
(kuru) defne yaprağı: yemeklerde veya esans yapmakta kullanılır. Noun
defne Noun, Botany
bobcat
duvar bölmesi
defne yağı: Antil adalarında yetişen Hint defnesi
(bayberry) yapraklarından çıkarılan güzel kokulu
bir esans: parfüm ve losyon yapmakta kullanılır.
Noun
tupelo
defne kolonyası: Hint defnesi yapraklarından elde edilir.
bay rum tree
bayberry (3). Noun
bayberry ile ayni anlama gelir. bay4 (2).
deniz tuzu: deniz suyu güneşte buharlaştırılarak elde edilir. Noun
deniz tarağı Noun
bay4 (1). Noun
Akdeniz defnesi Noun, Food-Kitchen

bay ile ayni anlama gelir. defne
(Laurus nobilis).
bay leaf: defne yaprağı.
cumba. Noun
şişko/iri göbek. Noun
(a) cumbalı pencere, (b)
argo göbek.
dormer window: tavanarası penceresi.
ticket window: bilet gişesi.
bölme işi
  1. Noun mister
  2. Noun Mr.
  3. Noun sir
  4. Noun gentleman
  5. Noun esquire
  6. Noun Esq.
  7. Noun signor
  8. Noun monsieur
  9. Noun senhor
  10. Noun señor
  11. Noun man
  12. herr (Alm.)
  13. don

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bey ve ... unvan sözü
  2. Zengin, paralı, ... varlıklı kimse