beam

  1. Noun, Physics ışın
  2. kiriş, hatıl, putrel.
  3. direk, mertek.
  4. kalas.
  5. Maritime Traffic (a) kemere, (b) geminin eni/genişliği, (c) gemi eksenine dik doğrultu.
    a beam wind: yandan esen
    rüzgâr.
    to be on her beam ends: (gemi alabora olurcasına) yan yatmak, yalpalamak.
    on the starboard/port beam: sancak/iskele tarafında.
  6. Aviation uçağın simetri eksenine dik doğrultu.
  7. en geniş kısım.
  8. kalça (genişliği).
    broad in the beam: geniş kalçalı, kalçası geniş.
  9. Machines (a) (bkz: walking beam ), (b) dokuma tezgâhında çözgünün sarıldığı silindir, (c) dokunan kumaşın üzerine sarıldığı silindir.
  10. terazi kolu.
    beam - compass: kollu pergel.
  11. araba veya saban oku.
  12. ışın, şua, huzme, paralel ışınlar demeti.
    A beam of light penetrated the darkness.
  13. yöneltilmiş radyo dalgası.
  14. Electronics elektron demeti.
  15. mikrofon veya hoparlörün etkime alanını gösteren katı açı.
  16. parıltı, pırıltı.
    a beam of hope: umut parıltısı.
  17. parlak tebessüm.
    “How nice to see you!” she said with a beam of welcome: Yüzünü aydınlatan sevinçli
    bir gülümseme ile “Sizi görmek ne saadet!” dedi.
  18. geyik boynuzunun esas gövdesi/ana çatalı.
  19. ışınla(t)mak, ışın yaymak, şua/huzme göndermek, parılda(t)mak.
    The sun beamed through the clouds.
  20. Radio dar bir demet/huzme halinde yayınla(n)mak.
  21. yönel(t)mek.
    The (radio) news was beamed to Western Europe.
  22. (sevinçten vb.) gözleri parlamak.
    He beamed a cheerful welcome as he opened the door.
eğilme kirişi betonu Noun, Construction
angle iron ile ayni anlama gelir. köşebent demiri, L demiri, kesiti L şeklinde olan demir çubuk.
gergi mili: dokuma tezgâhlarının önünde top halinde sarılacak kumaşı gergin tutan mil. Noun
breastsummer Noun
destek kirişi: vitrin vb. gibi açıklığın üstündeki duvarı tutan kiriş. Noun
yandan, yanlamasına, geminin gidiş yönüne dik.
çatının kuşaklık kirişi.
doğru yöne girmek Verb
çatma
kiriş
travers
güvertenin üstüne oturduğu kemere
güvertenin üstüne oturduğu kemer
(radyo) yön farı
usturmaça kazığı
demiryolu tampa kirişi
(uçak) radyo ile yöneltilerek uçmak.
temel kirişi Noun, Construction
yönetici ışın
(taşıtlarda) uzak farı, uzağı aydınlatan lamba. Noun
travers
iniş kılavuzu, uçağın aletle inişini yöneten radyo huzmesi/demeti.
askı kirişi
yakın (mesafe) farı. high beam Noun
özdeciksel ışın, özdecik demeti /ışını, molekül demeti/ışını.
ay ışığı
(a) rotadan ayrılmış, radyo dalgasının gösterdiği yoldan çıkmış (uçak/gemi), (b)
argo yanlış,
hatalı, sapıtmış.
The poollsters were off the beam again for the last presidential election.
(a) doğru yolda, rotada (uçak), (b)
den. yanda(n), gemi eksenine dik doğrultuda, (c)
argo
doğru, tam, yolunda.
His answer was right on the beam: Cevabı tamamen doğru idi.
yöneltilmiş radyo dalgası. Noun
çekme kiriş/putrel.
haç merteği: kilisede haçın tutturulduğu kiriş.
atlama kirişi.
telsizde alış durumunda beklemek Verb
çatı gergi kirişi. Noun
askı kirişi
bağlantı kirişi
bağlama kirişi
doğru yönde olma
dengeleme kolu, balansiye.
(dokumacılıkta) çözgü yumağı. Noun
kalas
kısa dalgaları belli bir yöne gönderen istasyon tertibatı
radyofar
sürgülü pergel
ışın demeti
terazi kolu
ışın bellek
radarla mermiyi bir hedefe sevk etme sistemi
(televizyon) yayın dalga boyu
mali açıdan batmış durumda olmak Verb
bir şey üzerine kuvvetli ışık tutmak Verb
alabora, yan yatmış.