bent

English-Turkish Translation

  1. eğri, eğilmiş, bükük, bükülmüş, çarpık, kavisli, yönelmiş.
    a bent stick: eğri bir değnek.
    a
    bent bow: kavisli yay.
    to be homeward bent: evin yolunu tutmak, eve doğru yönelmek.
  2. (a) sahtekâr, dolandırıcı, dalavereci, rüşvetçi, (b) acayip, garip, terelelli, kafadan çatlak.
  3. ibne, homoseksüel erkek.
  4. eğilim, meyil, temayül, yönelim, anıklık, istidat.
    to have a bent for something: birşeye istidadı
    olmak.
    He has a bent for music/art/languages.
  5. güç, takat, tahammül, kuvvet.
    to the top of one's bent: bütün gücü ile.
    I worked to the top
    of my bent: Bütün gücümle çalıştım.
  6. Engineering enine çerçeve: düşey ve yandan gelecek yükleri kaldıran kirişler dizisi.
  7. eğrilik, inhina.
  8. Noun
    bent grass ile ayni anlama gelir. sert çimen
    (Agrostis).
  9. Noun sert çimen demeti.
  10. Noun saz, bataklık otu.
  11. Noun bataklık, fundalık veya çorak arazi.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

brown bent
kadife çayırı
(Agrostis canina): K. Amerikada bahçelerde yetiştirilen kalımlı çayır.
dog bent,
velvet bent ile ayni anlama gelir.
Noun
get gnarled and bent
yamrulmak Verb
gnarled and bent
yamru yumru
bent down
eğik
bent grass

bent ile ayni anlama gelir. sert çimen
(Agrostis).
bent lever
dirsekli kol
bent on/upon
kararlı, azimli, azmetmiş, aklına koymuş, kuvvetle niyet etmiş.
to be bent on doing something:
azmetmek, bir şeyi yapmayı aklına koymak.
He was bent on becoming an engineer: Mühendis olmaya azmetmişti.
to be bent on buying a new car: yeni bir araba almayı aklına koymak.
bent or leaning to one side
yamuk
bent or leaning to one side
yampiri
bent socket wrench
dirsekli boru anahtarı
(person) who has a tendency to or a bent for
meyilli
be bent on doing
yapmaya kararlı olmak Verb
be bent on mischief
niyeti bozuk olmak Verb
become bent to one side
yamulmak Verb
have a bent for
meyletmek Verb
he is bent on seeing me
beni görmeyi kafa sına koymuş
hell- bent on
istekli
hell- bent on
azimli
hell- bent on
kararlı
to be bent on doing something
bir şeyi yapmaya ahdetmek, azmetmek.
He is bent on ruining you: Seni mahvetmeye ahdetti.
He
is bent on seeing me: Matlaka beni görmek istiyor.
He is bent on pleasure: Kendini eğlenceye (zevku safaya) verdi.
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. Noun, Law subparagraph
  2. Noun paragraph
  3. article
  4. clause
  5. dike
  6. embankments
  7. subclause
  8. dam
  9. reservoir
  10. Noun embankment
  11. item
  12. weir
  13. verse
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

bent etmek
to bind someone to oneself Verb
bent işçisi
diker
bent kapağı
hatch
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Suyun önüne ... yapılan set
  2. Bağ
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.