clinch

  1. perçinle(n)me(k), kenetle(n)me(k).
  2. sağlamlaştırmak, sağlamca bağlamak, çivinin başını kıvırarak sağlamlaştırmak.
  3. (bir işi) kesin/olumlu sonuca bağlamak, sonuçlandırmak.
    The salesman clinched the deal and went out
    to celebrate.
    to clinch a deal: pazarlığı kesin/başarılı sonuca ulaştırmak.
    to clinch an agreement: andlaşma imzalamak, anlaşmaya varmak.
    to clinch an argument: münakaşada kuvvetli bir cevapla karşısındakini susturmak.
    That clinches it: Bu iş oldu/tamam!
  4. (boksta) girift olma(k), yapışma(k), birbirini kollariyle yakalama(k).
    The fighters clinched in the corner.
  5. sımsıkı sarılıp öpme(k), sarmaş dolaş olma(k), kenetlenme(k).
  6. perçinlenmiş çivi, perçinlemek için eğilmiş/dövülmüş çivi başı.
  7. (bkz: pun )
anlaşma akdetmek Verb
bir savı doğrulamak Verb
ikna edici kanıtlar göstermek Verb
perçin çivisi