interest

English-Turkish Translation

  1. Noun, Economics faiz
  2. ilgi, alâka, merak.
    I have no interest in politics. He's showing some interest in music.
    feel/take
    an interest in someone/something: bir kimseye/şeye karşı ilgi duymak/göstermek.
    feel/take no (further) interest in someone/something: bir kimseye/şeye karşı (artık) ilgi göstermemek.
    Events that arouse great interest: Büyük ilgi uyandıran olaylar.
  3. ilginç şey, ilgi/merak/alâka uyandıran nesne, ilgilenilen kimse/şey/konu.
    She is his current interest.
    His only interest is chess. Eating seems to be his only interest in life. 3, ilginçlik, ilgi çekme/merak uyandırma/zevk verme niteliği.
    questions of great interest: çok ilginç sorunlar.
    Suspense adds interest to a story.
  4. pay, hisse.
    He has sold his interest in the company.
    have an interest in an estate: bir mülkte hissesi olmak.
  5. (bir kimsenin hisse sahibi olduğu) mal, ticaret, (ticarî) girişim vb..
  6. interests: ekonomik hayata hâkim grup. the business interests: büyük ticarî kurumlar. the
    landed interests: arazi/mülk sahipleri. the brewing interest: bira fabrikatörleri.
  7. çıkar, yarar, menfaat.
    American interests in the Middle East: Orta Doğuda Amerikan menfaatleri.

    look after one's own interest: kendi öz çıkarlarını kollamak.
    It is to your interest to do it: Onu yapmak senin yararınadır.
  8. kâr, menfaat, şahsî çıkar, fayda.
    to be guided by interest alone: sırf menfaat peşinde koşmak.
  9. Public Finance (a) faiz, ürem, (b)
    interest rate ile ayni anlama gelir. faiz oranı/yüzdesi.
    simple/compoud
    interest: basit/mürekkep faiz.
    Pay 9% interest to a loan.
  10. ilgilendirmek, alâkadar etmek, ilgisini/alâkasını/dikkatini çekmek/celbetmek, merak uyandırmak.
    Mystery
    stories interest him greatly.
  11. … için önemli olmak, önemle ilgilenmek/karışmak.
  12. ortak/hissedar etmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

act in one's own interest
kendi menfaatine çalışmak Verb
attend to one's interest
menfaatlerini korumak Verb
attend to one's interest
çıkırlarını korumak Verb
be alive to one's interest
menfaatlerine sahip çıkmak Verb
bring someone into one's interest
birini kendi tarafına kazanmak Verb
build defence for one's interest
birinin menfaatlerini korumak Verb
build defences for one's interest
kendi menfaatlerini korumak Verb
channel one's interest
ilgi alanlarını bir amaca yöneltmek Verb
channel one's interest
ilgisini bir yere yöneltmek Verb
class interests
sınıfsal çıkarlar Noun, Sociology
consult one's own interest
kendi menfaatini düşünmek Verb
consult one's own interest
kendi çıkarını düşünmek Verb
dispose of one's interest in a firm
bir şirketteki payını elden çıkarmak Verb
engage someone's interest
birinde ilgi uyandırmak Verb
engage someone's interest
birinin ilgisini çekmek Verb
focus one's interest
ilgisini bir şey üzerinde toplamak Verb
follow one's selfish interest
çıkarlarını gözetmek Verb
interest-bearing
faiz getiren, faizli Adjective, Banking
interest-free banking
katılım bankacılığı Noun, Banking
interest-free banking
faizsiz bankacılık Noun, Banking
interest-free banking
İslami bankacılık Noun, Banking
interest-free banking
İslami finans Noun, Banking
jeopardize one's interest
menfaatlerini tehlikeye sokmak Verb
live on the interest and keep one's capital intact
ana paraya dokunmadan faiziyle geçinmek Verb
live on the interest received from one's capital
sermayesinin getirdiği faiz ile yaşamak Verb
national interests
ulusal çıkarlar Noun, Politics-Intl. Relations
non-interest-bearing
faiz getirmeyen, faiz getirisi olmayan, faizsiz Adjective, Banking
non-interest-bearing account
faiz getirmeyen hesap, faizsiz Noun, Banking
offer someone an interest in one's business
birine işine iştirak etmesini teklif etmek Verb
one's own interest
kendi çıkarı
one's own interest
kendi menfaati
put one's money out at interest
parasını faize yatırmak Verb
renounce an inheritance (one's interest in an estate)
mirastan (bir terekedeki hakkından) vazgeçmek Verb
sell one's interest
payını satmak Verb
show interest in one's work
işine ilgi göstermek Verb
sign away one's interest in an estate
emlakteki bir hakkını devretmek Verb
to hike interest rates
faiz arttırmak Verb, Economics
to hike interest rates
faiz yükseltmek Verb, Economics
to increase interest rates
faiz arttırmak Verb, Economics
to increase interest rates
faiz yükseltmek Verb, Economics
use one's interest on sb's behalf
nüfuzunu birisi için kullanmak Verb
(fin) interest
faiz
accrued interest
işlemiş faiz
accruing interest
tahakkuk edecek faiz
accruing interest
tahakkuk etmekte olan faiz
accumulate interest
nemalanmak Verb
and interest
faiz ile birlikte
annual interest
yıllık faiz Noun, Banking
anticipatory interest
peşin ödenen faiz
ascertain interest
faizi hesaplayıp bulmak Verb
audience interest
halkın gösterdiği ilgi
banking interest
banka faizi
bearing interest
faiz getirir
bearing interest
faizli
beneficial interest
mülkiyeti başkasına ait eşya üzerinde akitten doğan yararlanma hakkı
bottomry interest
deniz ödüncü faizi
capitalize interest
faizi sermayeleştirmek Verb
chattel interest
menkul eşya üzerinde hak
class interest
sınıf çıkarı
collective interest
ortak menfaat
common interest
ortak menfaat Noun
common interest
ortak çıkar
compensatory interest
birleşik faiz
compensatory interest
masrafları karşılayan faiz
conditional interest
şarta bağlı istihkak
contingent interest
şarta bağlı hak
continued interest
süren ilgi
controlling interest
sermayenin çoğunluğu
conventional interest
akdi faiz
create interest
ilgi yaratmak Verb
create interest
ilgi çekmek Verb
credited interest
alacağa geçirilen faiz
credited interest
matluba geçirilen faiz
customary interest
memlekette adet olan faiz
customer interest
müşterinin ilgisi
default interest
gecikme (temerrüt) faizi
direct interest
direkt menfaat
draw interest
faiz almak Verb
equated interest
kademelendirilmiş faiz
equitable interest
mülkiyetten başka bir hak
equitable interest
beklenen haklar
ex interest
faizsiz
exact interest
üç yüz altmış gün üzerinden hesaplanan faiz
exact interest
(US) 360 gün üzerinden hesaplanan faiz
financial interest
sermaye payı
financial interest
mali menfaat
future interest
gelecekteki beklenen çıkarlar
generate interest
ilgi doğurmak Verb
generate interest
ilgi uyandırmak Verb
increased interest
gittikçe artan ilgi
instalment interest
taksit faizi Noun
investment interest
yatırım ilgisi
joint interest
müşterek menfaat
languishing interest
ilgisi kalmamak Verb
legal interest
yasal faiz Noun, Law
legal interest
kanuni faiz Noun, Law
life interest
hayat boyu yararlanılan menfaat
loan interest
kredi faizi
local interest
yerel çıkar
lose interest
ilgisini kaybetmek Verb
lucrative interest
kârlı iş
majority interest
çoğunluk hissesi
maxiumum interest
azami faiz hakkı
minority interest
azınlık çıkarı
money interest
para faizi
moneyed interest
sermaye menfaati
mutual interest
karşılıklı menfaat
negative interest
mevduata faiz ödeme yerine mevduat sahibinden faiz alınması
negative interest
negatif faiz
net interest
net faiz
nominal interest
nominal faiz
open interest
açık pozisyon sayısı Noun, Banking
outside interest
kendi dalının dışındaki konularla ilgilenme
overdraft interest
hesaptaki mevcut paradan fazla çekilen miktar üzerinden alınan faiz
overdue interest
gecikme faizi Noun, Contract Law
ownership interest
sermayedeki pay
past-due interest
temerrüt faizi Noun, Law
pay interest
faiz ödemek Verb
pecuniary interest
parasal menfaat
plus interest
artı faiz
possessory interest
zilyetlik menfaati
private interest
özel menfaat
private interest
özel çıkar
producing interest
faiz getiren
prohibited interest
sigorta edilemeyecek menfaat
property interest
servetteki pay
proprietary interest
özsermaye
proprietary interest
öz sermaye
protected interest
vergiye tabi faiz
public interest
amme menfaati
public interest
halkın ilgisi
quarterly interest
üç aylık faiz Noun, Banking
received interest
tahsil edilmiş faiz
red interest
borç faizi
running interest
işleyen faiz
semi-annual interest
altı aylık faiz
short interest
(deniz sigortası) aşırı sigorta
speculative interest
spekülasyon menfaati
storage interest
depo ücreti
strong interest
ihtiras
terrestrial interest
dünyevi çıkarlar
transient interest
geçici merak
transient interest
geçici menfaat
undivided interest
büyük ilgi
unpaid interest
tahakkuk etmiş ödenmemiş faiz
untaxed interest
vergilendirilmemiş faiz
vital interest
hayati önemi haiz menfaatler
yield interest
faizi işlemek Verb
yield interest
faiz getirmek Verb
interest account
faiz hesabı
interest arbitrage
faiz arbitrajı (faiz oranları arasındaki farktan kâr etmek amacıyla yapılan arbitraj
interest balance
faiz bakiyesi
interest bearing
faiz getiren
interest bonds
faiz tahvili (öteki tahvillerin faizini ödemek için çıkarılan tahvil
interest bonds
borçlunun faizi nakden ödemediği zaman faiz yerine verdiği tahvil
interest ceiling
faiz haddi
interest ceilings
faiz tavanları (ödenecek faiz oranına koyulan en yüksek sınır
interest ceilings
faiz tavanları Noun
interest certificate
faiz kuponu
interest charges
faiz harçları Noun
interest clause
faiz klozu
interest computation
faiz hesabı
interest coupon
faiz kuponu
interest coupon
faiz kuponu (faiz alabilmek için yırtılıp faizi ödeyecek olan kuruluşa ibraz edilen kupon
interest deduction
faiz mahsubu
interest differential
faiz farklılığı (aynı vadeli yatırımlar için iki ayrı ülkece uygulanan faiz nispetleri arasındaki fark
interest due
vadesi gelen faiz
interest earned
elde edilen faiz
interest expense
faiz masrafı
interest formula
faiz formülü
interest group
menfaat topluluğu
interest income
faiz geliri
interest increase
faizin yükselmesi
interest margin
tahsil edilecek ve ödenecek faizler ile kredilerden alınacak faizler arasındaki fark
interest margin
faiz marjı
interest on interest
faiz gelirine faiz yürütülmesi
interest profit
faiz kârı
interest rate
faiz haddi
interest receivable
tahsil edilecek faiz
interest revenue
faiz gelirleri Noun
interest savings
faiz tasarrufları Noun
interest sensitivity
faiz duyarlığı
interest suit
(vesayet mahkemesi) bir tereke ile ilgili bulunan şahıslar arasında o terekeyi idare hakkına ait dava
interest table
faiz cetveli
interest upon interest
faiz üstüne faiz
interest warrant
faiz belgesi
interest warrant
faiz varantı
interest warrant
hazine bonosu veya adi hisse senedi veya benzeri senetlere ait faiz ödemesini yapması için bir bankaya verilen yetki belgesi
English-Turkish phrases from Zargan's own database