compounds -> compound

  1. Noun, Chemistry bileşik
  2. bileşik, mürekkep.
  3. çok yönlü: iki veya daha fazla işi/görevi olan.
  4. Grammar bileşik (sözcük).
    compound sentence: bileşik tümce.
    compound word: bileşik sözcük.
    Biochemistry
    is a compound word.
  5. Zoology birleşik, birleşmiş: birlikte yaşayan birçok organlardan/hayvanlardan oluşmuş.
    compound animal:
    birleşik hayvan, hidroid ve mercanlar gibi birçok bireylerin birleşmesinden oluşan hayvanlar.
    compound eye: petek göz.
  6. Music bileşik zaman+.
  7. Machines çok kademeli, iki genişleme odalı (türbin, motor).
    compound engine: çok kademeli motor.
  8. Chemistry bileşik: kimyasal tepkimeler sonucu iki ya da daha çok öğeden oluşan ve bunlardan bağımsız fiziksel/kimyasal
    nitelikler gösteren özdek.
  9. karıştırmak, kat(ıştır)mak, birbirine katmak, birleştirmek.
    to compound various well-known drugs to form a new medicine.
  10. oluşturmak, vücuda getirmek, teşkil etmek, (parçaları/elemanları birleştirerek yapmak.
  11. uzlaş(tır)mak, anlaş(tır)mak, anlaşmaya var(dır)mak.
  12. suçu örtbas etmek, menfaat karşılığı suçluyu takipten vazgeçmek.
    to compound a felony.
  13. bileşik/mürekkep faiz ödemek.
    My bank compounds interest quarterly.
  14. şiddetlendirmek, katmerleştirmek, artırmak, çoğaltmak.
    The misery of his loneliness was now compounded by his poverty.
  15. Electronics karmaşık bağlamak: bir doğru akım makinesinde ikaz sargısının bir kısmını armatür sargısına seri bağlamak.
  16. borç üzerinde alacaklı ile anlaşmak.
  17. Noun (Uzakdoğuda Avrupalılar için) etrafı duvarla çevrili, içinde evler, tıbbî tesisler vb. bulunan arazi.
  18. Noun (harp esirleri vb. için) etrafı çitlerle çevrili kapalı alan.
alacaklılarla konkordato yapmak Verb
alacaklılarıyla anlaşmak Verb
halojenlenmiş fenoller Noun, Chemistry
aromatik bileşik Chemistry
kimyasal bileşik Noun, Biology
diyazo grubu: (a) bir hidrokarbon grubu ve başka bir atom veya atom grubu ile birleşmiş 2 valanslı -N=N-
grubu (benzen diyazo hidroksit C6H5N=NOH gibi); (b) bir hidrokarbon grubuna bağlı 2 valanslı =N-N grubu (diazometan CH2-N=N gibi).
fulminate 5 (b).
gaz karması
inorganik bileşik Noun, Chemistry
metalik asitle birleşmiş oksijen içeren organik bileşik. Noun
ucaylı bileşik: ısıtıldığı veya suda eridiği zaman elektrik akımını geçiren bileşik (inorganik asit, baz, tuz vb.).
dörtlü amonyum tuzu, N atomu 4 organik gruba bağlı amonyum tuzları. Antiseptik ve dezenfektan olarak kullanılırlar.
borç konusunda uzlaşmayı kabul etme hakkı
uranyum bileşeni Noun, Chemistry
uçucu organik bileşik Noun, Environment-Ecology
bir borcu yavaş yavaş ödemek Verb
bir borçu yavaş yavaş ödemek Verb
borcunu itfa etmek Verb
karşılık mukabilinde suç takibinden vazgeçmek Verb
bir suçluyla anlaşmak Verb
suçluyu dava etmekten vazgeçmek Verb
bileşik tutar
bileşik faizde baliğ
yıllık bileşik büyüme oranı Noun, Economics
bileşik yıllık getiri
mükerrer tahkim
çatma
birleşik ödeme payı
belli aralıklarla yapılan değerlemelerde deklare edilenlere eklenen kâr payı
bileşik ödeme payı (sigorta meblağına dayanılarak hesaplanan ve belli aralarla yapılan değerlemelerde
beyan edilmiş olanlara eklenen kâr payı
bileşik ödeme payı (sigorta meblağına dayanılarak hesaplanan ve belli arala
sigorta meblağına göre hesaplanan
bileşik faizi hesaplama
bileşik faiz uygulanarak belirli bir süre sonunda belirli bir tutara ulaşan bir rakamın bugünkü değere indirgenmesi
bileşik faiz iskontosu Noun
Bileşik Belge Mimarisi Information Technology
birleşik gümrük vergisi
bileşik gümrük resmi (ağırlık üzerinden alınan gümrük resmine değer üzerind
bileşik gümrük vergisi
bileşik gümrük resmi
ağırlık üzerinden alınan gümrük resmine değer üzerinden alınan bir resmin eklenmesiyle meydana gelen çifte vergi
cortisone Noun
kademeli makine
bileşik kayıt
bileşik muhasebe kaydı
bileşik kayıt ydı
hydrocortisone Noun
karma yem
hazır yemler
bileşik yemler
bileşik çiçek. Noun
bir vergiyi götürü olarak ödemek Verb
götürü vergilendirmek Verb
bileşik kesir. Noun
açık kırık: kırılan kemiğin ucunun deriden dışarı fırlaması hali.
open fracture ile ayni anlama gelir. Noun
açık kırık Noun, Medicine
bileşik kırık Noun, Medicine
(Br) su parasının kiraya dahil edilmediği kiracılar Noun
bileşik/mürekkep faiz. Noun
bileşik faiz esası
bileşik faiz amortisman yöntemi
bileşik faizi her üç ayda bir hesaplamak Verb
bileşik faiz haddi
bileşik muhasebe kalemi
bileşik yevmiye maddeleri Noun
bileşik yevmiye kaydı Noun, Accounting
bir kimsenin üzerinden veya evinden bir şey çalmak suretiyle işlenen hırsızlık suçu
bileşik yaprak. Noun
üçlü ölçek: 3/8'in katları olan ölçek (6/8, 9/8, 12/8 gibi). Noun
bileşik mikroskop. Noun
genel poliçe
(US) götürü sigorta
çift prim
bileşik olasılık Noun
bileşik faiz haddi
birleşik tümce. Noun
birleşik tarife (ad valorem ve spesifik tarifelerin bir arada kullanıldığı vergi tarifesi
birleşik tarife
bileşik tarife
karma gümrük tarifesi
değere göre ve belirli tarifelerin birlikte kullanıldığı vergi tarifesi
compound meter Noun
bileşik sözcük