cope


  1. cope with: başa çıkmak, başarmak, hakkından/üstesinden gelmek, … ile uğraşmak, icabına bakmak,
    başını kurtarmak.
    Jean felt unable to cope with (driving in) heavy traffic after her accident. (Brit.): After her nervous ilness Janet lost her ability to cope. You get the tickets, I'll cope with the luggage. I'll cope with him.
    He's coping pretty well: Pekâlâ başını kurtarıyor.
  2. cope with: karşılaşmak, buluşmak, temas etmek.
  3. (muharebede) karşılaşmak, karşı karşıya gelmek.
  4. cüppe/papaz cüppesi giymek/giydirmek, örtmek, kaplamak.
  5. örtü, kubbe, kemer.
    The cope of heaven: Gökyüzü, gök kubbesi.
  6. cope in/together: kirişleri birbirine eklemek, geçme yapmak.
  7. kirişleri birbirine eklemek üzere uçlarını kesmek.
bir görevi başarmak Verb
artan iş hacmiyle baş etmek Verb
trafikle baş etmek Verb
başa çıkmak Verb
bir durumla baş etmek Verb
güçlüklerle başa çıkmak Verb
azami tüketimle baş etmeye çalışmak Verb
nakliyat yüküyle baş etmek Verb
nakliyat yüküyle başetmek Verb
trafikle uğraşmak Verb
bir durumla baş etmeye çalışmak Verb
to chuck out Verb
to chuck Verb