correspondent

  1. mektuplaşan.
  2. muhabir, bildirimci, haberci.
    a war correspondent: harp muhabiri.
    news from our own correspondent:
    özel muhabirimizden (gelen) haber.
  3. tekabül eden, karşı gelen.
  4. uzaktaki bir firma ile sürekli iş münasebeti olan, muhabir.
  5. uygun, muvafık, benzer.
    The result was correspondent with wishes: Sonuç isteğimize uygun çıktı.
bir işi muhabirine emanet etmek Verb
muhabirlik yapmak Verb
banka muhabiri
banka muhabiri
mektup yazmayı sevmemek Verb
(US) en iyi haber alan gazeteci
iş mektupları Noun
ticari muhabir
diplomatik muhabir
yerli muhabir
ticari muhabir
Uzakdoğu muhabiri
yabancı ülkedeki muhabir
dış muhabir banka
cephe muhabiri
cephe muhabiri
memleket içi muhabir
gazete muhabiri
denizaşırı memleketlerdeki muhabir
deniz aşırı memleketlerdeki muhabir
gazete muhabiri
basın muhabiri
güvenilmez kâtip
özel muhabir
savaş muhabiri. Noun
muhabir hesapları Noun
muhabir banka bütün nakit mektupları (transit çeki) şeklindeki mevduatı kabul eder ve mudi bankası için tahsilatta bulunur
bir başka bankanın emanetçisi görevi gören banka
(US) küçük bankalara bankacılık hizmeti veren büyük bir banka
muhabir banka
mektupları postaya atan
muhabirlik ilişkisi Noun, Banking
göndericinin muhabir bankası Noun