despair

  1. umutsuzluk, ümitsizlik, ümidin/cesaretin kırılması, düş/hayal kırıklığı, çaresizlik.
    despair seized
    us as we felt the boat sinking.
    In despair, he took his own life: Umutsuzluk içinde kendi canına kıydı.
  2. üzüntü, yeis, keder.
    Defeat after defeat filled us with despair.
  3. despair of: ümidi/cesareti kırılmak, umudunu kesmek, yeise/ümitsizliğe kapılmak, meyus/mükedder olmak.
yılgınlık Noun
umutsuzluğa kapılmak Verb
umutsuzluk içinde girişimden vazgeçmek Verb
yeise kapılmak Verb
umutsuzluğa düşmek Verb
birini umutsuzluğa sevk etmek Verb
yeis bürümek Verb
çaresizliğe kapılmak Verb
üzüntüye kapılmak Verb
umudunu kesmek Verb
yeise kapılmak Verb
umudunu kaybetmek Verb
umutsuzluğa düşmek Verb
umutsuzluğa kapılmak Verb
umudunu tamamıyla yitirmiş
birini çaresizliğe düşürmek Verb
umutsuzluk çığlıkları Noun
üzüntü/keder sebebi/kaynağı, cesaret/ümit kıran şey.
She was the despair of her parents.