dolu

Turkish-English Translation

  1. complete
  2. shot
  3. solid
  4. crowded
  5. hail
  6. packed
  7. flowing
  8. good
  9. loaded
  10. fraught
  11. frequent
  12. stuffed
  13. filled
  14. heavy
  15. undischarged
  16. plenteous
  17. full-up
  18. Information Technology full
  19. thick
  20. abounding
  21. (gun) loaded
  22. (glass) containing a drink
  23. (battery) charged
  24. filled up
  25. laden
  26. alive with
  27. lousy with
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(film) dolu
exposed
(otobüs) ağzına kadar dolu
packed to the door
acı dolu
painful Adjective
ağzına kadar dolu
filled to the brim
ağzına kadar dolu
packed
ağzına kadar dolu
brimful
ağzına kadar dolu
crowded to capacity
ağzına kadar dolu
chock full
ağzına kadar dolu
filled to capacity
ağzına kadar dolu
full to the brim
ağzına kadar dolu
jam packed
alıntılarla dolu
crammed with quotations
arı dolu
alive with bees
aşırı yüklü veya dolu
overloaded
bilgi dolu
sapient
boşluklarla dolu
cavernous Adjective
buharla dolu
steamy
çağrışımlarla dolu
evocative Adjective
canlılık dolu
sparkling
cebi para dolu
lousy with cash
cebi para dolu
pocket full of money
çekirdek dolu
seedy
cinsel arzu dolu
randy
deli dolu
bawdy
disk dolu
disk full Information Technology
düşünce dolu
meditative
düşünce dolu
reflective Adjective
eğlence dolu
fun-filled Adjective
endişe dolu
loaded with cares
enerji dolu
to be full of energy
enerji dolu
she has plenty of drive
enerji dolu
hard as nails
enerji dolu
snappy
enerji dolu
galvanic
enerji dolu
full of pep
esef ve kederle dolu
regretful
fazla dolu
overstuffed
fikirlerle dolu
pregnant
fikirlerle dolu
pregnant in ideas
gereksiz sözlerle dolu
verbose
gözenek dolu
porous Adjective
güçlüklerle dolu
thorny
haber dolu
news- crammed
haber dolu
news-crammed
hakaret dolu
scornful
hayal gücü dolu
poetic
hayat dolu
animated
hayat dolu
perky
hayat dolu
rambunctious
hayat dolu
live
hayat dolu
full of beans
hayat dolu
lively
hayat dolu
vivid
hayat dolu
vivacious Adjective
her yeri dağlarla dolu
mountainous Adjective
heves dolu
full of zeal
heyecan dolu
orgiastic
heyecan dolu
riveting
hınç dolu
rancorous
hıncahınç dolu
as full as an egg
hırs dolu
desirous Adjective
huzur dolu
dreamy
içi dolu
full of matter
ile dolu
the market is glutted with sth
insanlarla tıklım tıklım dolu
crowded with people
istek dolu
purposeful
kaya dolu
rocky
kendisiyle dolu
full of himself
kin dolu
venomous Adjective
mağaralarla dolu
cavernous Adjective
mücadele dolu
fighting Adjective
nefret dolu
venomous Adjective
neşe dolu
playful
neşe dolu
overjoyed
öfke dolu
venomous Adjective
otel dolu
the hotel is booked up
şan ve şeref dolu
glorious Adjective
saplantılarla dolu
obsessional
şehvet dolu
amorous Adjective
sevgi dolu
warm hearted
şiddet dolu
gory
sinek tersi ile dolu
flyblown
su ile dolu
water-logged
su ile dolu
water- logged
tehlike dolu
precarious Adjective
tehlikelerle dolu
perilous Adjective
tehlikelerle dolu
adventurous Adjective
teknik terimlerle dolu
techno bable
tıka basa dolu
heavily laden
tıka basa dolu
mobbed
tıka basa insan dolu
packed out
tıkabasa dolu
crammed
tıklım tıklım dolu
packed to the doors
tıklım tıklım dolu
overcrowded
tıklım tıklım dolu
jammed
tıklım tıklım dolu
crowded to overflowing
turistlerle dolu
touristy Adjective
ümit dolu
inspired with hope
umut dolu
full of hope Adjective
umut dolu
hopeful Adjective
usare dolu
sappy
yeni fikirlerle dolu
full of new ideas
zafer dolu
palmy
zararlı otlarla dolu
weedy
zorlu ve fırsatlarla dolu
challenging
zorluklarla dolu
knotty Adjective
dolu ağırlık
honest weight
dolu fırtınası
hailstorm Noun, Meteorology
dolu gibi yağan şey
hail
dolu hasarına karşı sigorta
insurance against damage by hail
dolu kasnak
disk wheel
dolu olmak
to teem Verb
dolu olmak
to be booked up Verb
dolu salon
full house Theatre
dolu salon
good house Theatre
dolu salon
crowded house Theatre
dolu silah
loaded arm
dolu şişedeki hava boşluğu
ullage
dolu tanesi
hailstone
dolu tekerlek
disk wheel
dolu yağmak
to hail Verb
(araba) dolu benzin deposu
filled up Noun
(yol) kasislerle dolu olmak
to be full of holes Verb
... ile dolu olmak
to teem with ... Verb
ağızı dolu olmak
to have one's mouth full Verb
ağzına kadar dolu depo
top-heavy inventory
ağzına kadar dolu dük
full load
ağzına kadar dolu kadeh
bumper
ağzına kadar dolu olma
repletion
ağzına kadar dolu salon
packed house Theatre
cebi dolu olma
well furnished purse
coşku dolu övgü
accolade
eli işle dolu olmak
to have one's hands full Verb
enerji dolu olarak
briskly Adverb
enerji dolu olmak
to be full of energy Verb
fikirlerle dolu zihin
pregnant mind
gençlik dolu yıllar
youthful days Noun
gizem dolu olmak
to be veiled in mystery Verb
güçlüklerle dolu yolculuk
odyssey
hakaret dolu sözcükler
defamatory words Noun
hata dolu müsvedde
vicious manuscript
hatalarla dolu metin
corrupt text
hattıalarla dolu metin
corrupt text
hayat dolu olmak
to scintillate Verb
hayat dolu olmak
to be full of beans Verb
hayat dolu olmak
to be full of life Verb
hıncahınç dolu ev
packed house
hıncahınç dolu toplantı
packed meeting
hıncahınç dolu tren
packed train
hurda dolu çatı odası
attic full of junk Noun
huzur dolu yaşamak
to live in peace Verb
insanla dolu olmak
to teem with people Verb
kafası fikirlerle dolu olmak
to bubble with ideas Verb
kalın etli dolu lastik
cushion tire
kasası dolu olmak
to be pretty flush with funds Verb
kendiyle dolu olmak
to be full of oneself (one's importance) Verb
macera dolu yolculuk
journey full of incidents
neşeyle dolu olmak
to strike a happy note Verb
risklerle dolu bulunmak
to be full of risks Verb
risklerle dolu bulunmak
to be full of aars Verb
şanssızlıklarla dolu sefer
unfortunate expedition
şeref dolu meslek yaşamı
race of glory
tıklım tıklım dolu durum
crowded state
tıklım tıklım dolu otobüs
overcrowded bus
tıklım tıklım dolu otobüs
crowded bus
tıklım tıklım dolu tren
overcrowded train
turistlerle dolu olmasına karşın
tourist trap
vb dolu olan
lyrical
yalan dolu hikâye
traveller's tale
yanlış dolu metin
corrupt text
yanlışlarla dolu olmak
to teem with mistakes Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İçinde, alabileceği kadar veya ona yakın ... boş yeri bulunmayan, memlû
  2. Havanın üst tabakalarındaki su zerrelerinin soğuktan ... iri, yuvarlak yağmur tânesi
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.