(a) ortadan kaybolmak, kayıplara karışmak, izi bulunamamak, (b) arızalanmak, çalışmaz halde olmak, (c)
ölmek.
He's gone for a burton: (a) Kayıplara karıştı. (b) Öldü. (c) (uçak) Düştü.
hekim çağırmaya gitmek
Verb
arabayla gezintiye çıkmak
Verb
birine referans için başvurmak
Verb
arabayla gezintiye çıkmak
Verb
küçük bir gezintiye çıkmak
Verb
kazanç hırsı ile büyük tehlikeye atılmak/zarara uğramak.
Pazar günü gezintiye çıkmak
Verb
son gayretini/gücünü harcamak, olanaklarını sonuna kadar kullanmak.
(US) bir şeyi sonuna kadar götürmek
Verb
suya gidip susuz gelmek, Maraşa pirince giderken evdeki bulgurdan olmak.
bluzlar yüzbin liraya gidiyor
çıkıp hava almak, hava almak için gezinmek.
bir şey için türlü zahmete katlanmak
Verb
hırsız peşinden silahla koşmak
Verb
hırsız peşinde silahla koşmak
Verb
(a) meraklısı olmak, ilgilenmek, ilgi duymak.
He used to go in for basketball. (b) meşgul olmak,
uğraşmak, meşgale edinmek, yapmaya çalışmak, … için mücadele etmek, …'den zevk almak.
I don't go in for sports. (c) katılmak, iştirak etmek, girmek.
I go in for examination next week.
meslek olarak hukuku seçmek
Verb
çok para kazanmak istemek
Verb
biraz hava almaya çıkmak
Verb
daktilo hatalarını düzeltmek için bir metni gözden geçirmek
Verb
biri için her şeyi göze almak
Verb
biri için her çareye başvurmak
Verb
hırsızlıktan içeri girmek
Verb
yaz tatilini deniz kıyısında geçirmeye gitmek
Verb
terziye provaya gitmek
Verb
ölçüsünü aldırmak için terziye gitmek
Verb
doktora sınavına girmek
Verb
kefil olmak, kefalet parasını ödemek.
He spent the night in jail because no one would stand bail for him.
fazlasıyla düşkün olmak, aşırı ilgi göstermek, … için deli olmak.
She goes ape over Jo: O (kız)
Jo'ya aşırı ilgi gösteriyor (Jo için deli oluyor).
yardımına koşmak, savunmak, korumak.
to go to bat for a friend: bir arkadaşın yardımına koşmak.
bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek