go for

  1. (a) peşinde olmak, peşine düşmek, elde etmeye çalışmak.
    to go for a job/a prize. He is going for the
    championship. (b)
    k. d. saldırmak, üstüne atılmak/hücum etmek, sözle hücum etmek, azarlamak, zılgıt vermek.
    My wife went for me, because I was late for dinner. (c) tarafını tutmak, desteklemek, tercih etmek, (d) (çok) beğenmek, hoşlanmak, cazibesine tutulmak.
    Do you go for modern music? (e) belirli fiyata) gitmek, satılmak.
    go for a song: çok ucuza satılmak. (f) geçmek, sayılmak, geçerli olmak, uygulanmak.
    I find this report badly done, and that goes for all the other work done in this office. (g) aramak, almaya gitmek, (h)
    go for nothing: heba olmak, boşa gitmek.
    All my hard work went for nothing.
izin zni ne gitmek Verb
izne gitmek Verb
(a) ortadan kaybolmak, kayıplara karışmak, izi bulunamamak, (b) arızalanmak, çalışmaz halde olmak, (c)
ölmek.
He's gone for a burton: (a) Kayıplara karıştı. (b) Öldü. (c) (uçak) Düştü.
hekim çağırmaya gitmek Verb
arabayla gezintiye çıkmak Verb
mehtaba çıkmak Verb
birine referans için başvurmak Verb
arabayla gezintiye çıkmak Verb
dolaşmaya çıkmak Verb
yolculuğa çıkmak Verb
dünya turuna çıkmak Verb
küçük bir gezintiye çıkmak Verb
gezintiye çıkmak Verb
yürüyüşe çıkmak Verb
kazanç hırsı ile büyük tehlikeye atılmak/zarara uğramak.
Pazar günü gezintiye çıkmak Verb
son gayretini/gücünü harcamak, olanaklarını sonuna kadar kullanmak.
saldır
hiçe sayılmak Verb
heba olmak Verb
bedavaya gitmek Verb
(US) bir şeyi sonuna kadar götürmek Verb
suya gidip susuz gelmek, Maraşa pirince giderken evdeki bulgurdan olmak.
bluzlar yüzbin liraya gidiyor
çıkıp hava almak, hava almak için gezinmek.
bir şey için türlü zahmete katlanmak Verb
…'e kefil olmak.
kefalet vermek Verb
birine kefil olmak Verb
kefil olmak Verb
tekellüf etmek Verb
birine kefil olmak Verb
hırsız peşinden silahla koşmak Verb
hırsız peşinde silahla koşmak Verb
sınava girmek Verb
(a) meraklısı olmak, ilgilenmek, ilgi duymak.
He used to go in for basketball. (b) meşgul olmak,
uğraşmak, meşgale edinmek, yapmaya çalışmak, … için mücadele etmek, …'den zevk almak.
I don't go in for sports. (c) katılmak, iştirak etmek, girmek.
I go in for examination next week.
bir meslek edinmek Verb
rekabete girişmek Verb
meslek olarak hukuku seçmek Verb
çok para kazanmak istemek Verb
fotoğrafçı olmak Verb
bir şeyi üstlenmek Verb
biraz hava almaya çıkmak Verb
birine destek olmak Verb
daktilo hatalarını düzeltmek için bir metni gözden geçirmek Verb
biri için her şeyi göze almak Verb
biri için her çareye başvurmak Verb
birine kefil olmak Verb
hırsızlıktan içeri girmek Verb
yaz tatilini deniz kıyısında geçirmeye gitmek Verb
terziye provaya gitmek Verb
ölçüsünü aldırmak için terziye gitmek Verb
doktora sınavına girmek Verb
kefil olmak, kefalet parasını ödemek.
He spent the night in jail because no one would stand bail for him.
cehenneme kadar yolu var
fazlasıyla düşkün olmak, aşırı ilgi göstermek, … için deli olmak.
She goes ape over Jo: O (kız)
Jo'ya aşırı ilgi gösteriyor (Jo için deli oluyor).
yardımına koşmak, savunmak, korumak.
to go to bat for a friend: bir arkadaşın yardımına koşmak.
bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek