have someone

  1. Verb biriyle cinsel ilişkide bulunmak
  2. Verb biriyle cinsel ilişkiye girmek
  3. Verb biriyle birlikte olmak
  4. Verb biriyle yatmak
vasiyetnamesinde birine 200,000 dolar bırakmak Verb
(US) tahammülünü yitirmek Verb
birini otoritesi altında bulundurmak Verb
birini avuç unda tutmak Verb
kolunda birisi olmak.
destekleyicisi bulunmak Verb
arkası olmak Verb
birini emrine tabi kılmak Verb
(birisini) avucunun içine almak, bir kimse üzerinde büyük nüfuz ve kudreti olmak.
birini başkalarıyla paylaşmamak Verb
biriyle baş başa kalmak Verb
tutuklatmak Verb
istetmek Verb
taktırmak Verb
dövdürmek Verb
kırdırmak Verb
tam formunda olmak Verb
gırtlağına sarılmak.
He had me by the throat: Gırtlağıma sarıldı.
çağırtmak Verb
taşıtmak taşıttırmak Verb
boğdurtmak Verb
temizletmek Verb
kırptırmak Verb
tamamlatmak Verb
toplatmak toplattırmak Verb
pişirtmek Verb
saydırmak Verb
ovalatmak Verb
ezdirtmek Verb
ezdirmek Verb
kıydırmak Verb
süsletmek Verb
karalatmak Verb
birine birşeyi yaptırmak Verb
yaptırmak Verb
birinden bir açıklama talep etmek Verb
temizletmek Verb
kamçılatmak Verb
bir şeyi bedava ele geçirmek Verb
toplatmak toplattırmak Verb
savdırmak Verb
ısmarlamak Verb
aldırmak Verb
yaldızlatmak Verb
verdirmek Verb
saklatmak Verb
tutturmak Verb
birini akşam yemeğine beklemek Verb
birine hâkim olmak Verb
birini zaptetmek Verb
kıydırmak Verb
temizletmek Verb
öldürtmek Verb
öptürmek Verb
öptürmek Verb
yalatmak Verb
yaktırmak Verb
baktırmak Verb
ısmarlamak Verb
yaptırmak Verb
ovdurmak Verb
sağdırmak Verb
birini alaya almak, matrak geçmek, aldatmak.
He was having you on: Seninle matrak geçiyordu.
çırpınan birini yardımsız bırakmak Verb
birini çocuk gibi idare etmek Verb
telefonda biriyle görüşmekte olmak Verb
birini öldürmek Verb
biri hakkında bilgi sahibi olmak Verb
birisini avucunun içine almak, her istediğini yaptırmak, yakası elinde olmak.
yamatmak Verb
ödetmek Verb
kıldırmak Verb
sıvatmak Verb
sürdürmek Verb
yayımlatmak Verb
hapsettirmek Verb
yarıştırmak Verb
tekrarlatmak Verb
hırpalatmak Verb
saklatmak Verb
yakalatmak Verb
silktirmek Verb
karalatmak Verb
boğazlatmak Verb
yardırmak Verb
gözetletmek Verb
ezdirmek Verb
ezdirtmek Verb
çömeltmek Verb
süpürtmek Verb
birini iyice anlamak Verb
biriyle nasıl başa çıkacağını anlamak Verb
birini çözmek Verb
tattırmak Verb
taşıtmak taşıttırmak Verb
gece yatısına misafir olmak Verb
örttürmek Verb
örttürmek Verb
birini detektife gözetletmek Verb
gözletmek Verb
tarttırmak Verb
sildirmek Verb
sardırmak Verb
yazdırmak Verb
cinayetle suçlandırılmak.
Though a criminal, he had no blood on his hand: Sabıkalıdır amma, bu
cinayetle ilgisi yok.
His blood will be on your head: Ölümünden sen sorumlu tutulursun/Vebali senin boynuna.
herşeyi kulağına fısıldayacak kadar sırdaşı olmak.
kavgada/münakaşada altetmek, alaşağı etmek, üstün gelmek, sıkışık duruma sokmak.
(birinin) içyüzünü anlamak, niyetlerini/karakterini keşfetmek, ne idüğünü meydana çıkarmak.
birine hesabındaki parasından daha yüksek bir miktar para çekmesine müsaade etmekte çekingen davranmak Verb
birisine bir hususta bilgi vermek.
paylaşacak kozu olmak, görülecek/hesabı/halledilecek davası olmak.
I have a bone to pick with you:
Seninle paylaşacak bir kozum/görülecek bir hesabım var.
birisiyle paylaşacak kozu/görülecek hesabı olmak.
(a) birisiyle oyun oynamak, (b) birisine oyun oynamak.
birisinin haline gülmek.
birisi hakkında şikâyette bulunmak.
birisine pek değer vermemek.
bir kimseyi cezalandırmayı tasarlamak, bir kimsenin hoşlanmayacağı şeyler plânlamak, birisi için kızılcık sopası hazırlamak.
kulağına fısıldamak, gizlice söylemek.
birisiyle konuşmak/görüşmek; birine bir çift söz söylemek.
birinden alacaklı olmak Verb, Accounting
(birisine) kin beslemek/diş bilemek.
birini çocukluğundan beri tanımak Verb
(bir şeyin/kimsenin) içyüzünü bilmek, iyi bilmek/tanımak, kesin fikri olmak, yanılmamak.
I have no
illusions about his ability: Onun yeteneklerini iyi bilirim.
birinden hoşlanmamak Verb
biriyle alıp veremediği olmak Verb
birine karşı kötü duygular beslemek Verb
elinde birini suçlayıcı delil bulunmak.
birini çekici bulmak Verb
birini arzulamak Verb
birinden hoşlanmak Verb
birisinden davacı olmak.
birisinden daha hızlı koşmak.
birini dilediğini yapması için kendi haline bırakmak Verb
(birisini) dövmek, vurmak, tepelemek, canına okumak, azarlamak, paylamak.
birinin birşeyi almasına izin vermek Verb
birinin birşeye sahip olmasına izin vermek Verb
birşeyi birine bırakmak Verb
birisini bozmak, rezil etmek, elâleme kepaze etmek, gülünç düşürmek.