jam

  1. Verb kıstırmak, kısılmak, sıkışmak, sıkış(tır)ıp kımıldamaz hale gelmek (getirmek).
    The ship was jammed
    in the ice/between the rocks. The bus was so full that I was jammed in and couldn't move.
  2. Verb sıkıştırmak, sıkış(tır)ıp yarala(n)mak/ez(il)mek.
    He jammed his hand in the door: Elini kapıya
    sıkıştırdı.
    His fingers were jammed in the door: Parmakları kapıya sıkıştı.
  3. Verb (şiddetle/kuvvetle) basmak/itmek/daldırmak.
    He jammed his foot on the brake: Ayağını kuvvetle
    frene bastı.
    jam the brakes on: kuvvetle fren yapmak.
  4. Verb yığ(ıl)ıp tıkamak, (yolu vb.) kapatmak, üstüste yığmak, tıkmak, tıkabasa doldurmak.
    The river was
    jammed with logs. Crowds jammed the streets and no cars could pass. jam one's clothes into a small suitcase.
  5. Verb çalışamaz/işlemez hale gelmek/getirmek, bozmak.
    The key broke off and jammed the lock.
  6. Verb (radyo/telsiz yayınını) bozmak, karıştırmak, anlaşılmaz hale getirmek, parazit yapmak.
  7. Noun sıkış(tırıl)ma, kıstırma, kısılma, sıkış(tır)ıp hareketsiz hale gelme/getirme.
  8. Noun sıkışıklık, tıkanıklık.
    a traffic jam .
  9. Noun bir araya sıkışmış insan/eşya vb..
  10. Noun çıkmaz, zor/müşkül/sıkıcı durum, içinden çıkılmaz sorun.
  11. Noun reçel, marmelât.
frenlere asılmak Verb
ani fren yapmak Verb
giysilerini ufak bir valize tıkmak Verb
belaya çatmak, çıkmaza saplanmak, başı derde girmek.
film makarasında filmin dolaşması
film makarasının dolaşması
belaya çatmak, çıkmaza saplanmak, başı derde girmek.
kolay elde edilen para
çok kolay, sıkıntısız, zahmetsiz.
It's money for jam: Bundan kolay ne var!
kağıt sıkışması Information Technology
(Br) vur patlasın çal oynasın
trafik tıkanıklığı
gül reçeli. Noun
(trafik) trafik sıkışıklığı
dolaşım tıkanması, trafik tıkanıklığı.
(US) yıldırım kanunu çıkarmak Verb
(US) bir önergeyi Kongre'den alelacele geçirmek Verb
ağzına kadar dolu
sıkıştırmak Verb
(US) para piyasasında darlık
reçel kavanozu
iyi talihe ek olarak lüks yaşam
frene dibine kadar basmak Verb
frene asılmak Verb
ağzına kadar dolu
çok kalabalık
tıklım tıklım
reçel kavanozu
özel seans: caz müzisyenlerinin bir araya gelip kendi zevkleri için müzik çalmaları Noun
savaş sırasında düşman yayın istasyonuna parazit yapmak Verb
düşman radyo istasyonlarını savaş sırasında bozmak Verb
bir geçidi kalabalıkla tıkamak Verb
gerçekleşmeyecek sözler
vaatler
kolay kazanılan para,
argo anafor.
özel muamele istemek Verb