knot

  1. Noun, Textile Industry düğüm
  2. Noun düğüm.
    tie/make a knot: düğümlemek, düğüm yapmak.
    tie a knot in a rope. tie a rope in a firm knot.
  3. Noun (kurdele vb.) bağ, fiyonga, süs bağı.
  4. Noun (insan/eşya vb.) küme, topluluk.
    People were standing about in knots, anxiously waiting for news.
  5. Noun yumru, şiş(kinlik).
    The muscles of his arms stood out in knots as he lifted the heavy box. A knot in a gland.
  6. Noun, Botany yumru.
  7. Noun budak.
  8. Noun (kerestede) budak yeri.
  9. Noun ağaçlarda yumrular oluşturan bitki hastalığı.
  10. Noun, Maritime Traffic (a) saatte deniz mili (cinsinden geminin hızı).
    The cruising speed of this ship is 18 knots. (b)
    47 ayak 3 inçlik (=14.40 m.) uzunluk, (c)
    k.d. deniz mili.
  11. Noun zorluk, müşkülât, çetrefillik, zor/karışık durum, çözümü zor sorun.
    a matter full of legal knots.
  12. Noun bağ(lılık), rabıta.
    The marriage knot = wedding knot: evlilik bağı.
    tie the knot: nikâhla bağlanmak.
  13. Verb düğümle(n)mek, düğümle bağla(n)mak, düğüm yapmak/olmak.
    to knot the rope tightly. knot the end of
    the thread before you begin sewing. knot two ropes together.
  14. Verb budaklanmak, yumrulaşmak, yumru yumru olmak.
  15. Verb karmakarışık etmek/olmak, arap saçına çevirmek, karış(tır)mak.
  16. Noun buz çulluğu
    (Calidris canutus, C. tenuirostris): Kuzey kutup bölgesinde civciv çıkaran ve kışı
    güney yarımküresinde geçiren birkaç çeşit iri çulluk.
mendiline düğüm atmak Verb
düğümlenmek Verb
kara yumru: bilhassa erik ve kiraz ağaçlarının dallarında siyah yumrular şeklinde görülen ve
Dibotryon
morbosa denilen mantarların sebep olduğu bitki hastalığı.
Noun
bowline ile ayni anlama gelir. (halat ucunda) kaymaz ilmek bağı.
kazık bağı.
güç bir sorunu sürat ve cesaretle çözmek, âni ve kesin bir çözüm yolu bularak zor durumdan kurtulmak.
düğümlemek Verb
çift ilmekli düğüm.
kropi bağı.
reef knot Noun
kördüğüm: Gordius'un bağladığı ve çözenin Asyaya hâkim olacağı söylenen düğüm. Büyük İskender düğümü
çözememiş, kılıcı ile kesmiştir.
kördüğüm.
acemi düğümü: acemice yapılmış camadan bağı.
granny's knot, granny's bend ile ayni anlama gelir. Noun
çözülmesi güç düğüm
ilmek düğümü. Noun
aşk düğümü, sevgi simgesi olarak özel bir şekilde bağlanan kurdele. Noun
evlilik bağı
düğüm. Noun
üç gözlü ilmik.
saç topuzu: saçı ensede topuz yapmaktan ibaret saç tuvaleti.
camadan bağı.
kök yumrusu: köklere musallat olan bir hastalık. Noun
ilmik
ilmek
örgülü apolet.
düğüm
sürgülü düğüm
ilmek
oynak düğüm
camadan bağı.
halat düğümü: halatın delikten geçmesine engel olan düğüm.
cerrah düğümü.
kılıç kurdelesi, süs vb. için kılıcın kabzasına bağlanan kurdele.
düğüm
düğümlemek Verb
evlenmek Verb
sağlam düğüm
aşk düğümü.
aşk düğümü.
aşk düğümü.
düğümün çözülüşü
iskota bağı.
yoma bağı. Noun
üçgen kravat bağı.
bir paketi sımsıkı bağlamak Verb
yakın arkadaşlar grubu
arabaların yığılması
birlikte bağlamak Verb