layer

  1. Noun, Textile Industry tabaka
  2. katman, tabaka, kat, katmer.
    two layers of paint: iki kat boya.
  3. yeryüzü tabakası.
    alternating layers of basalt and sandstone.
  4. koyan/yatıran/sofra kuran/dizen/düzenleyen vb. kimse.
  5. yumurtlayan.
    a good layer: çok yumurtlayan tavuk.
  6. daldırma (fidan).
  7. katmanlaş(tır)mak, tabakalaş(tır)mak, tabaka teşkil etmek, katmerlen(dir)mek, tabakalara ayrılmak.
  8. (fidanı) daldırmak, daldırma fidan yetiştirmek.
ayrıştırma Noun
bol yumurta yumurtlayan tavuk
yazın buzu çözülen toprak tabakası.
sınır katmanı: akan sıvının boru kenarına yapışım
(adhesion) ve ağdalık
(viscosity) yüzünden
yapışıp hemen hemen hareketsiz olan kısmı.
alt tabaka
F tabakası: iyonosferin en yüksek ve iyon yoğunluğu en fazla olan tabakası (gece oluşur). Noun
çürüyen bitki kalıntılariyle kaplı orman toprağı. Noun
surface boundary layer.
özkatman: dölütü oluşturan üç göze katmanından herbiri. ectoderm, entoderm, mesoderm Noun
surface boundary layer
Heaviside tabakası, E tabakası: yerden ≈ 100 km yüksekte bulunan alt iyonosfer tabakası. Nisbeten alçak
frekanslı radyo dalgalarını yansıtır.
E layer, Kennelly-Heaviside Layer ile ayni anlama gelir.
Noun
buz tabakası Noun
Malpighi katmanı: üstderinin yumuşak alt tabakası.
mayın dökücü
mayın gemisi
ozonosphere
ozon tabakası Noun, Environment-Ecology
yüzeykatman: yeryüzünü saran kalınlığı 100 m.'den az hava tabakası.
surface layer, friction layer,
ground layer ile ayni anlama gelir.
Noun
vergi tarh eden
katmerli pasta, kat kat kremalı pasta.
yalınkat
ek reasürans sözleşmesi