marked

  1. Adjective belirgin, bariz, apaçık, göze çarpan.
    with marked disdain: apaçık bir nefretle.
    There is a
    marked difference between an orange and a grape.
    She is a woman of marked intelligence: Zekâsı hemen göze çarpan bir kadındır.
  2. Adjective mimlenmiş, işaretlenmiş, imli, imlenmiş, şüpheli, şüphe/zan altında, damgalı, göz hapsinde tutulan.
    a
    marked man. After being reported as having been near the scene of murder, John was a marked man.
  3. Adjective işaretli, markalı, belirli bir işaret taşıyan.
  4. Adjective, Grammar belirtili, ayırıcı bir özellik ya da belirti içeren.
işaretlenmek Verb
nişanlanmak Verb
(borsa , Br) kote edilmiş olmak Verb
(eğilim) belirgin olmak Verb
çopur
çiçekbozuğu
destekleyicilerin büyük çapta bulunmaması
işaretlenmiş ve numaralanmış
(Br) tasdik edilmiş çek
tasdik edilmiş çek
önemli düşüş
büyük fark
tenzilatlı
etiketlenmiş fiyat
işaretlenmiş mallar Noun
markalı mallar Noun
hatırı sayılır iyileşme
büyük iyileşme
büyük enflasyon
mimlenmiş kişi
işaretlenmiş paralar Noun
bir hırsızı yakalayabilmek için işaretlenmiş paralar Noun
etiketlenmiş fiyat
indirilmiş fiyat
dikkate değer ilerleme
işaretli hisse senedi
(Br) işaretli hisse senetleri (senetlerin sağlamış olduğu hakların kullanılmış olduğunu belirten işaret taşıyan hisse senedi
(Br) (hisse senetleri satışlarında) devir temlik belgesi
pürüzlü
(borsa) fiyatlarda düşüş olmak Verb
(fiyat) indirilmek Verb
(fiyat) yükseltilmek Verb
sahte markalı mallar
büyük eğilim
şivesi bozuk olma
dilin belirgin bir şekilde çalması
büyük dikkatle
belirgin bir rahatlıkla
soğukkanlılıkla