nibble

  1. gevelemek, azar azar ısırmak.
    She nibbled a cracker/a cookie.

  2. nibble at: (hafifçe/azıcık) ısırmak.
    a fish nibbles at the bait.
  3. çöplenmek, azar azar (ısırarak) yemek.
    nibble away: yeyip bitirmek, azar azar tüketmek.
    Food
    and rent nibbled away at the money they had saved.
  4. kemirmek, dişlemek.
    The mice have nibbled a part of the cheese.
  5. (koyun) otlamak, çimlenmek.
  6. ilgilenmek, bir şeyi kabul eder görünmek, kabule niyetli olmak.
    He's nibbling at the offer of a job in a big company.
  7. şiddetle eleştirmek/tenkit atmak, didiklemek, didik didik etmek.
    Critics nibbling a new play.
  8. küçük/ufak lokma, ufak parça, kırıntı, tadımlık.
    I'll just try a nibble of this cheese.
  9. ısırım, hafifçe/azıcık ısırma.
    Mice had had a nibble at the cheese.
yiyeceğini azar azar ısırarak yemek
yarım byte Information Technology