peak

  1. Noun tepe noktası
  2. tepe, doruk, zirve.
    The (mountain) peaks are covered with snow all the year.
  3. tepesi sivri dağ.
    Here the high peaks begin to rise from the plain.
  4. şahika, bir şeyin en yüksek noktası.
  5. en önemli/mühim nokta, en başarılı zaman.
    The peak of his career.
  6. azamî, maksimum (nokta/değer).
    a peak of voltage. Prices have reached their peak.
    peak value:
    azamî değer.
    peak load: azamî yük.
    peak hours: en işlek/kalabalık saatler.
    The roads are full of traffic at peak hours.
  7. sivri uç/nokta.
    the peak of a beard/roof.
  8. (bkz: widow's peak ).
  9. kasket güneşliği, siper.
  10. Maritime Traffic (a) gizin cundası, (b) yelkenin çördek yakası, (c) demirin tırnak ucu.
  11. zayıflamak, hastalanmak, incelmek.
  12. azalmak, eriyip sönmek, bitmek, takatten düşmek.
  13. tepeye/doruğa/zirveye/şahikaya ulaşmak/erişmek, en yüksek değere ulaşmak.
    The unemployment rate peaked in March.
  14. Maritime Traffic sırığın ucunu serene yakın dik tutmak.
son ... yılın zirvesi Noun, Economics
kıvamında
ilk kez önceki Mart ayının en yüksek noktasını aşmak Verb
doruk noktasına erişmiş olmak Verb
işin nispeten az olduğu dönemler
doruğa erişmek Verb
iş çıkış saatinde koşuşmanın en yoğun olduğu zaman
mevsimin en civcivli zamanı
işsizliğin ulaştığı en yüksek nokta
alında V şeklinde saç.
azami kredi ihtiyacı
azami kapasite
yüksek kapitalizm
en çok inşaat yapılan mevsim
en yüksek kredi maliyeti
bir şeye olan talebin en yüksek dönemi
kalabalık bir dönemde turistik bir alanda konaklama yaptırılan insan sayısı
azami bilet ücreti
yüksek fiyat
trafiğin yoğun olduğu saatler Noun
ilk üç aylık dönem içindeki erişilen doruk
yatırımın en yüksek olduğu dönem
en yüksek nokta
zirve
doruk
aşırı yük
(elektrik) en yüksek güç yükü
tepe yükü
en yüksek kapasite
azami performans
işten çıkış saatleri Noun
talebin en yüksek olduğu dönem
fiyatların en yüksek olduğu dönem
yüksek konjonktür
azami fiyat
satışların en yüksek noktaya çıktığı dönem
turist trafiğinin en yoğun olduğu dönem
mevsimin en civcivli zamanı
yoğun sezon
işlerin en çok yoğun olduğu zaman
arz ve talebi dengeleme
doruk zaman
puant Noun
ya da radyo dinlediği zaman
en yüksek devre
insanların en fazla televizyon izlediği
en sıkışık zaman
televizyon reklamcılığında
en çok sayıdaki izleyicinin televizyonu izleyeceği tahmin edilen süre
azami tork
trafiğin en yoğun olduğu zaman
trafik sıkışıklığının doruğa ulaştığı dönem
trafik sıkışıklığının doruğa eriştiği dönem
haftanın dönemi ya da yılın mevsimi
olanakların en yoğun kullanıldığı günün
en yüksek değer
en yüksek değeri
azami ücret
işlerin en yoğun olduğu dönem
azami verim
en yüksek kazanç
azami tüketimle baş etmeye çalışmak Verb
mevsimin işlerinin en çok yoğun olduğu zamanlardaki sorunları ele almak Verb
iş açısından en çok akşamları yoğun olmak Verb
uçak yolculuğuna az talep olduğu zaman
işin nispeten az olduğu saatler Noun
düşük mevsimde uygulanan iskontolu otel ücreti
talebin düşük olduğu zamanki tarife
azami kapasite de çalışmak Verb
zirveye erişmek Verb