pickup

  1. Noun, Transport kamyonet
  2. ivme, hızlanma, hız kazanma (motor, otomobil vb.).
  3. Electronics
    cartridge ile ayni anlama gelir. pikap: dönen plaktan iğneye geçen titreşimleri elektrik akımına
    çeviren kristal, seramik veya magnetik düzen.
  4. pickup truck ile ayni anlama gelir. küçük kamyon, pikap.
  5. (a) vericinin mikrofon/ses girişi, (b) alıcı/kaydedici düzen, (c) yayının yapılacağı/mikrofon ve kameranın
    bulunduğu yer, (d) TV de tarama düzeni, (e) (bkz: interference ).
  6. (Beyzbolde) yere düşen topu kapıp atma.
  7. gelişme, ilerleme/düzelme/iyileşme.
    a pickup in business/in health.
  8. canlandırıcı/ferahlatıcı/kuvvetlendirici şey.
  9. avlanacak keklik, tav, umumî bir yerde rastlanıp kısa süreli aşk macerası için tavlanan kimse.
  10. (taşıta) yük/yolcu alma.
  11. (taşıta alınan) yük, yolcu vb.
  12. devşirme, mahallen tedarik edilen kimselerden oluşan.
elektronik dönüştürücü
filmin televizyonda yayınlanması
bir filmin televizyonda yayınlanması
televizyon çekimi
kamyonet
pikap kolu.
pikap kolu.
teslim alma emri
pickup ile ayni anlama gelir. küçük kamyon, pikap.
evden eve (taşımacılık
evden eve alma ve teslim
televizyon filmi çekme kamyoneti
(a) kaldırmak.
to pick up a stone. (b) (cesaret/sağlık vb.) tekrar kazanmak, -e kavuşmak. (c)
(tesadüfen) kazanmak, elde etmek.
to pick up a livelyhood: şundan bundan geçimini sağlamak. (d) (yolda durup birini otomobile vb.) almak, (f) (radyoda vb.) almak, dinlemek, bulmak.
Can you pick up Ankara on your radio? (f) hızlanmak, hız/sürat kazanmak, (g) düzenlemek, düzene/intizama sokmak, derleyip toplamak.
to pick up a room. (h) ilerlemek, gelişmek, düzelmek, yoluna girmek, iyiye doğru gitmek.
Business is beginning to pick up. (i)
k.d. tanışarak hemen sıkı fıkı ahbap olmak,
argo tavlamak.
He picked up a girl in the movies last night. (j)
argo tutuklamak, enselemek, tevkif etmek.
They picked him up for vagrancy. (k)
argo satın almak, bulmak, elde etmek.
She picked up some nice shoes on sale. (l)
k.d. (başkalarına ait faturayı, örneğin lokantada arkadaşlarının hesabını) ödemek. (m) kapmak, kısa zamanda elde etmek.
pick up a language: kısa zamanda bir dil öğrenmek. (n) (fırsat vb.) yakalamak, kaçırmamak.
pick up a bargain: kelepiri yakalamak. (o) tekrar başlamak, (bıraktığı yerden) devam etmek.
to pick up a conversation (after an interruption): (kesintiden sonra) söze kaldığı yerden devam etmek. (p)
pick up and leave: pılıyı pırtıyı toplayıp acele savuşmak.
toplama
otomobil çekicisi