precedence

  1. Noun önden gitme, önce gelme, önde olma.
  2. Noun (rütbe/mevki/derece itibarıyla) öncelik, kıdem, üstünlük, rüçhaniyet.
  3. Noun (zamanda) öncelik, takaddüm, önce vaki olma.
  4. Noun (törenlerde/teşrifatta) başkalarından önce gitme hakkı.
    A major takes precedence over a captain.
  5. Noun öncelik/protokol sırası.
  6. Noun yeğlik, önem/tercih sırası.
törende kimin önce kimin sonra yer alacağı
öncelik hakkı olmak Verb
(iflas kanunu) öncelik hakkı olmak Verb
öncelikler listesi
öncelikler listesi
öncelik sırası
önce gelmek Verb
bir şeyi emsal olarak kabul etmek Verb
kıdem Noun, Human Resources
alım ya da satım için menkul kıymetin bir başkasından öncelik olması
alım ya da satım için menkul kıymetin bir başkasından önceliği olması
öncelik sorunu
biriyle sıra konusunda çekişmek Verb
önceliği olmak Verb
takaddüm etmek Verb
birine takaddüm etmek Verb
'den önce gelmek Verb
…'den önce gelmek/daha önemli olmak.
herkesten önce gelmek Verb
sırayı birine vermek Verb