konukseverlik aramak
Verb
Tuz çıkarımı (NACE kodu: 08.93)
Noun, Trades-Professions
ekmeğini hak etmemek
Verb
yarasına tuz sürmek, ıstırabını/üzüntüsünü artırmak.
paranın bir kısmını biriktirmek
Verb
(a) saygıdeğer, (b) aldığı para helâl, aldığı parayı/ekmeğini hak eden.
He is not worth his salt: Ekmeğini hak etmiyor.
asit tuzu
Noun, Chemistry
amonyum tuzu: amonyum hidroksidin asitlerle birleşmesinden elde edilen tuz.
deniz tuzu: deniz suyu güneşte buharlaştırılarak elde edilir.
Noun
sitrat tuzu
Noun, Chemistry
diazonyum tuzu: genel formülleri ArN=NX olan tuzlardan herhangi biri. Burada Ar: aril grubunu, X ise
anyonu gösterir.
ör.: (C6H5N-N)Cl benzen-diazonyum klorit.
çift-tuz: tek bir madde gibi kristalleşen fakat eriyince iki ayrı tuz iyonu veren tuz.
Glauber tuzu, sodyum sülfat, Na
2SO
4: kumaş boyamakta ve müshil olarak kullanılan
renksiz, kristalli tuz.
Glauber salt ile ayni anlama gelir.
Noun
dörtlü amonyum tuzu, N atomu 4 organik gruba bağlı amonyum tuzları. Antiseptik ve dezenfektan olarak kullanılırlar.
Roşel tuzu: KNaC
4H
4O
6.
4H
2O. Aynaları sırlamakta,
müleyyin ve hamur kabartıcı olarak kullanılır
Noun
birine bağımlı olmak
Verb
ammonium carbonate,
2. sal volatile (2).
Noun
ihtiyatla, şüphe ile, kaydı ihtiyatî ile.
take sth with a grain of salt: bir şeyi şüphe ile karşılamak.
I take his words with a grain of salt.
şüphe ve ihtiyat ile.
take with a grain/pinch of salt: şüphe ve ihtiyatla karşılamak.
You must take this "true story" with a large grain of salt; most of it is the writer's imagination.
(a) tuzlayarak muhafaza etmek, salamura yapmak, (b) (para) biriktirmek, istif etmek.
katışık sodyum sülfat.
Noun
tuzluçayır, tuzlu arazide yetişen ot
(Distichlis spicata).
Noun
lick ile ayni anlama gelir. hayvanların yaladıkları doğal tuz.
isilik, ekzema vb. gibi deride kabarcıklar oluşturan hastalık.
Noun
defterde oynamalar yapmak
Verb
çeşni katmak, … ile süslemek/ilginç hale getirmek.
a long report, but salted with interesting case studies.
değerli/seçkin/soylu kimse(ler), iyilikte örnek kişi/sınıf.