silver

  1. Adjective gümüşi
  2. Noun, Chemistry gümüş
  3. Noun, Chemistry gümüş. Simge:
    Ag, atom ağ: 107.870, atom nu.: 47, özg. ağ.: 10.5 (20°C'de).
  4. Noun gümüş para.
  5. Noun gümüş eşya.
  6. Noun gümüş kaplama eşya, tabak vb.
    The kitchen silver is of stainless steel.
  7. Noun gümüş rengi.
  8. Noun fotoğrafçılıkta kullanılan gümüş tuzları, AgBr vb.
  9. Adjective gümüşlü, gümüşten yapılmış.
  10. Adjective gümüş gibi, gümüşe benzer.
  11. Adjective gümüş renginde, beyaz ve parlak.
  12. Adjective beliğ, belagatli, ikna edici.
    a silver tongue: beliğ dil.
  13. Adjective berrak (ses).
  14. Adjective para standardı olarak gümüşü kabul eden, gümüş esasına dayanan.
    silver economist.
  15. Adjective 25inci.
    silver anniversary: 25'inci (evlenme) yıldönümü.
  16. Verb gümüşlemek, gümüşle kaplamak.
  17. Verb gümüş rengi vermek/almak, gümüş gibi parla(t)mak.
  18. Verb, Photography gümüş nitratla kaplamak.
  19. Verb (aynayı) sırlamak.
paşa çocuğu olmak Verb
zengin bir ailenin çocuğu olmak Verb
doğuştan şanslı olmak Verb
zengin aileden, zengin ailenin çocuğu olarak doğmuş.
(a) birisine rüşvet vermek, (b) para ile fala baktırmak.
gümüş külçesi
gümüş külçe
gümüş içermek Verb
gümüşlü
saf gümüş
gümüş sofra takımı. Noun
(altına nazaran sabit oranda) serbest gümüş para basma. Noun
nikel gümüşü, fakfon: Cu+Zn+Ni alaşımı. Noun
nikel gümüşü.
cerargyrite Noun
arı gümüş: çok pahalı gümüş takımları yapmakta kullanılan arı/saf ve yumuşak gümüş. Noun
gümüş küçük para
gümüş
nikelli gümüş, Alman gümüşü, Ni-Ag alaşımı. Noun
gümüş oranı
gümüş para
pyrargyrite.
som gümüş
(500 ölçü saf gümüş , 400 ölçü bakır ve 100 ölçü nikel
gümüş alaşımı
sikke gümüşü
hakikî/saf gümüş, en az %92.5 gümüş ihtiva eden alaşım.
(Çinde para yerine kullanılan) halis külçe gümüş. Noun
gümüş olarak değeri
gümüş çağ, delikanlılık çağı: insan hayatının 4 çağından ikincisi.
gümüş paranın değerinin başka metal paraların değerine oranla fazlalık farkı
gümüş alaşım
gümüş balığı
(Atherine presbyter). Akdeniz ve Atlantikte yaşayan eti çok makbul bir balık (15-20 cm.).
gümüş külçesi
külçe halinde gümüş
gümüş miyar rejimi
akçan
(Halesia). Çan şeklinde gümüş renkli çiçek açan K. Amerika ağacı.
beyaz kayın ağacı
gümüş bromür, AgBr. ışıkta kararan sarı bir toz. Fotoğrafçılıkta kullanılır.
gümüş kurşun Noun
gümüş külçe
gümüş bir dolar değerinde hazine bonosu.
gümüş klorürü: AgCl. Işıkta kararan beyaz toz; fotoğrafçılıkta ve antiseptik olarak kullanılır.
gümüş sikke
gümüş para
gümüş para
gümüş selvi, akçam
(Picea pectinata).
gümüş köknar, beyaz çam ağacı
(Abies alba).
gümüş varak, ince gümüş levha.
gümüş tilki: tüyleri siyah-gümüşî renge dönüşmüş kırmızı tilki.
ince-buz. glaze2 6).
gümüş jibon
(Hylobates leuciscus): kül renkli, uzun kollu Java maymunu.
altın yaldızlı gümüş.
gümüş gol Noun, Sports
gümüşî, gümüş rengi.
tazminat akçesi
sus payı
külçe halinde gümüş
gümüş iyodür, AgI. Işıkta kararan sarı toz. Tıpta, fotoğrafçılıkta ve sun'î yağmur yağdırmada kullanılır.
25'inci yıldönümü jübilesi.
(a) ince gümüş levha, (b) yaprakları gümüş renkli çeşitli bitkiler.
gümüş hastalığı: yaprakları gümüş rengine döndüren bir bitki hastalığı.
teselli
ümit ışığı
gümüş madalya Noun, Sports
gümüş madeni ocağı
gümüş nitrat: AgnO3.
yaprak kalay
folyo
yaldızlı kâğıt
gümüş-levrek.
gümüş tavuskuşu
(Gennaeus nycthemerus). Ak-kara tüylü, uzun kuyruklu Çin tavuskuşu.
(a) gümüş kaplama, (b) gümüş sofra takımı.
gümüş kaplama
gümüşün ergime noktası, 960,8°C. Milletlerarası sıcaklık ayar noktası olarak kullanılır.
akkavak ağacı.
sinemacılık, sinema+.
a star of the silver screen: sinema yıldızı.
gümüş kaşık.
be born with a silver spoon in one's mouth: (a) zengin bir ailede doğmuş olmak, (b) yıldızı parlak olmak.
gümüş para standardı.
gümüş standardını benimseyen ülke
Gümüş Yıldız madalyası.
(a) (İngilterede hükümdarın muhafız alayı komutanına verdiği) gümüş âsa, (b) bu âsayı taşımaya yetkili kimse.
ince buz. glaze2 (6).
mimoza Noun, Botany
25'inci evlenme yıldönümü.
bir şirketin üst düzey yöneticilerinin iş akitlerine dahil edilen bir madde
gümüşten tekerlekli iskemle
(US) yarım ABD doları Noun
elli sent
sırma
(Ne kadar kötü olursa olsun) her işte bir hayır vardır.
Her işte bir hayır vardır.
,
(Brit.:
glazed frost) ile ayni anlama gelir. ince buz: yağan yağmurun donması sonucu
ağaçları ve yeryüzünü kaplayan ince buz tabakası.
altın ve gümüş para
bir memleketin altın ve gümüş rezervleri Noun
herşeyi hazırlayıp önüne koymak, hazıra/beleşe kondurmak, lâyık olmadığı/hak etmediği bir şeyi vermek.
güzel konuşma yeteneği olmak Verb
yaldızlatmak Verb
en zengin gümüş ve altın cevheri (1859'da Virginia City (Nevada) yakınında bulunmuştur.