sink

  1. Verb batmak, garkolmak.
    The battleship sank within two hours. His foot sank in the mud.
    sink by
    the bow/stern: (gemi) pruvadan/kıçtan batmak.
  2. Verb gurup etmek.
  3. Verb dal(dır)mak, derinliğine gitmek.
  4. Verb yıkılmak, çökmek, halsizlikten düşmek.
    The building is sinking: Bina çöküyor.
    sinking feeling:
    manevî çöküntü, ümitsizlik.
  5. Verb alçalmak, irtifa kaybetmek.
  6. Verb (sağlığı/kuvveti) azalmak, tükenmek, zayıflamak, ölüme yaklaşmak.
    The patient is sinking: Hasta
    fenalaşıyor/ölmek üzere.
    He's sinking fast.
    sinking spell: (geçici) hastalık/zafiyet/sağlığın bozulması.
    My spirits sank: Üzüldüm, içime kasvet çöktü.
    with sinking heart: kalbi burkularak, içi parçalanarak, üzüntü ile.
  7. Verb
    sink in/into: (zihne/kafaya) girmek, yerleşmek, yer etmek, işlemek, nüfuz etmek.
    I repeat it
    till the words sank in. I think that lesson will sink in.
  8. Verb çukurlaşmak, çökmek, (yanak, vb.).
  9. Verb batırmak.
    Here goes, sink or swim! Haydi bakalım, ya batarız, ya çıkarız!
    He was left to sink
    or swim: Yüzüstü bırakıldı, kendi mukadderatına terkedildi.
  10. Verb ağır ağır in(dir)mek.
  11. Verb (boru, künk, vb.) toprağa gömmek.
  12. Verb azaltmak, eksiltmek, bertaraf etmek.
    They sank their differences: Anlaşmazlıklarını bertaraf ettiler.
  13. Verb durumunu/mevkiini alçaltmak, düşürmek, gururunu kırmak.
  14. Verb (kâr etmek düşüncesiyle) para yatırmak.
    sink money in an enterprise: bir işe para yatırmak.
  15. Verb (yatırılan parayı) kaybetmek, batırmak, zarar etmek.
    I sank a million in that deal.
  16. Verb kazmak, açmak.
    sink a well: kuyu kazmak.
  17. Verb ahlâken düşmek, kötüleşmek, alçalmak.
    to sink into vice.
  18. Verb değerini kaybetmek, (kıymet/fiyat vb.) düşmek.
  19. Verb (borç) ödemek, tasfiye etmek.
  20. Noun lâvabo, eviye, tekne.
  21. Noun geriz, lâğım.
  22. Noun bataklık, çukur havza.
  23. Noun pisliğin biriktiği yer.
  24. Noun batakhane, ahlâken bozulmuş/çökmüş yer.
  25. Noun (bkz: sinkhole )
  26. sinkhole ile ayni anlama gelir. suların toplandığı çukur.
bütün parasını işletmeye yatırmak Verb
veri biriktirici Information Technology
veri batağı
veri alıcısı
lüzumundan/haddinden fazla, pek çok.
He's only staying 3 days, but he arrived here with everything
but the kitchen sink (=lots of bags, cases etc.): Yalnız 3 gün kalacak, fakat bir sürü lüzumsuz eşya getirmiş.
akla gelebilecek herşey Noun, Idioms
aklına ne gelirse Noun, Idioms
gerekli gereksiz herşey Noun, Idioms
eline ne geçerse Noun, Idioms
ısı-emen: çalışan bir cihazın (elektron tüpü vb.'nin) ürettiği fazla ısıyı alan düzen. Noun
bulaşık lavabosu Noun
eviye
evye Construction
mesaj alıcısı
bir gemiyi batırmak Verb
yalak
gömülmek Verb
oturup gömülmek.
He sank down in the bench.
bulaşık deliği
sosyal düzeyi düşmek Verb
sosyal derecesi düşmek Verb
toplumda seviyesi düşmek Verb
dalmak, gömülmek.
to sink into slumber.
bir filme yatırım yapmak Verb
filme yatırım yapmak Verb
adı batmak Verb
spekülasyonda hisseleri batırmak Verb