smile

  1. Verb gülümsemek, tebessüm etmek.
    She smiled at me: how wonderful! It's rare to see him smile .
  2. Verb
    smile on/upon: onamak, uygun görmek, tasvip etmek, lûtfetmek,
    mec. (talih, kader vb.) yüzüne
    gülmek, yar olmak.
    Luck smiled on us that night: O gece talih yüzümüze güldü.
    The weather smiled on us: it was a fine day: Hava yüzümüze güldü: güzel bir gündü.
  3. Verb gülümseyerek belirtmek/ ifade etmek.
    She smiled a greeting: Gülümseyerek selam verdi.
    to smile
    approval: gülümseyerek onaylamak/onayladığını belirtmek.
    He always comes up in smiling: Her şeyi güler yüzle karşılar.
    To smile a welcome to someone: Birisini güler yüzle karşılamak.
  4. Noun gülümseme, tebessüm.
  5. Noun lûtuf, yüze gülme, uygun/müsait olma.
  6. Noun neşe, sevinç, şenlik.
birini gülümsetmek Verb
birinin tebessüm etmesine neden olmak Verb
birinin tebessüm etmesini sağlamak Verb
birinin gülümsemesine neden olmak Verb
kuşkulu bir gülümseme Noun
gülmek Verb
gülümsemek Verb
gülümsemek.
kendini gülümsemeye zorlamak Verb
zorla gülümsemek Verb
zoraki gülümsemek Verb
onun güldüğünü hiç görmedim
zorla gülümsemek Verb
gülümseme
yüzünde bir gülümseme olmak Verb
gülümsemek Verb
karşısındakini etkileyici gülümseme
acı gülümseme
için için gülmek Verb
gülümseyerek uzaklaştırmak.
olumlu bakmak Verb